Tom practised his speech in front of the mirror.
- Tom, konuşmasını aynanın karşısında pratik yaptı.
I want to practise my English.
- İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.
He usually wants to practise his English on me.
- O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor
Tom practiced every day at home.
- Tom her gün evde pratik yaptı.
Tom must've practiced that a lot.
- Tom onu çok pratik yapmış olmalı.
Tom told Mary to practice her tuba somewhere else.
- Tom Mary'ye tubasını başka bir yerde pratik yapmasını söyledi.
Can you practice Japanese with me?
- Benimle Japonca pratik yapar mısın?