Egzersiz yapamayacağım.
- I won't be able to practice.
Seninle pratik yapmak istiyorum.
- I want to practice with you.
Tom dün pratik yapmak için geç geldi.
- Tom showed up late to practice yesterday.
Piyanoyu iyi çalmak için, yıllarca pratik yapmak gerekir.
- It takes years of practice to play the piano well.
Babam doktorluk uygulaması yapmaktadır.
- My father practices medicine.
Herhangi bir sporu pratik yapıyor musun?
- Do you practice any sport?
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
O, evde her gün uygulama yaptı.
- He practiced every day at home.
Planınızı mümkün olduğu kadar kısa sürede uygulamaya koyun.
- Put your plan into practice as soon as possible.
Alıştırma mükemmel yapar.
- Practice makes perfect.
İkinci bir dil öğrenmek birçok alıştırma gerektirir.
- Learning a second language requires a lot of practice.
Tom takım idmanını izledi.
- Tom watched the team practice.
Ben her gün piyano çalışmak zorundayım.
- I have to practice the piano every day.
O düzenli olarak piyano çalışması yapar.
- She practices playing the piano regularly.
Mike Pazartesi basketbol çalışmaz.
- Mike doesn't practice basketball on Monday.
Taşrada eski âdetler, kolay kolay kaybolmadı.
- Old practices died hard in the country.
Uygulamadan sonra görüşürüz.
- I'll see you after practice.
Bando uygulamasında görüşürüz.
- See you at band practice.
Planınızı mümkün olduğu kadar kısa sürede uygulamaya koyun.
- Put your plan into practice as soon as possible.
Bilime gelince, uygulama teoriden daha önemlidir.
- When it comes to science, practice is more important than theory.
Antrenman yapamayacağım.
- I won't be able to practice.
Tom sahada takım antrenmanını izledi.
- Tom watched the team practice on the field.
Babam doktorluk uygulaması yapmaktadır.
- My father practices medicine.
Tom, çocuklarını futbol antremanına götürdü.
- Tom drove his children to soccer practice.
Bir öğretmen aramalısın ve sizin için en iyi olan ruhsal uygulama yöntemini öğrenmelisin.
- You should seek a teacher and learn the method of spiritual practice that is best for you.
Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.
- Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
Tom Mary'ye tubasını başka bir yerde pratik yapmasını söyledi.
- Tom told Mary to practice her tuba somewhere else.
Andy çok sıkı pratik yapmış olmalı.
- Andy must have practiced very hard.
My uncle is a practicing dentist.
That may work in theory, but will it work in practice?.
She practiced law for forty years before retiring.
If you want to speak French well, you need to practice.
You should practice playing piano every day.
They gather to practice religion every Saturday.
... He's been practicing this all week. ...
... So a few of them were sort of practicing ...