Ben onun kötü sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
- I am concerned about his poor health.
Hastalığından sonra onun sağlığı hâlâ kötü.
- He's still in poor health after his illness.
Fakir olmayı zengin olmaya tercih ederim.
- I prefer being poor to being rich.
Fakir, çok az şeye sahip olan değildir fakat çok isteyendir.
- Poor is not the one who has too little, but the one who wants too much.
O, yoksul olduğu için mutludur.
- Poor as he is, he is happy.
O yoksul olduğu gibi cömerttir.
- Poor as he is, he is generous.
Yoksulluk onu çalmaya zorladı.
- Poverty drove him to steal.
O yoksulluk nedeniyle oğlunu üniversiteye gönderemedi.
- He could not send his son to college because of poverty.
Zavallı Tom'un her yerinde.
- It's all over with poor Tom.
Şu zavallı kadın engelli.
- That poor lady is disabled.
45 milyondan fazla Amerikalı fakirlik içinde yaşıyor.
- More than 45 million Americans live in poverty.
Fakirlik onun çalışmalarına devam etmesini engelledi.
- Poverty prevented him from continuing his studies.
Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
- For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
Korkarım benim derinlik algım çok zayıf.
- I'm afraid my depth perception is very poor.
Tom'un zayıf bir hafızası var.
- Tom has a poor memory.
Yoksul İrlandalı şimdi yapayalnız bırakıldı ve diğerlerinin nereye gittiğini bilmiyordu, bu yüzden, o sadece çok üzgün ve sefil bir şekilde olduğu yerde kaldı.
- The poor Irishman was now left all alone, and did not know where the others had gone to, so he just stayed where he was, very sad and miserable.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Verimsiz bir pirinç hasadı başımızı belaya sokacaktır.
- A poor rice harvest will get us into real trouble.
Yetersiz eğitim politikası Japonya için zararlıdır.
- The poor educational policy is a detriment to Japan.
Konuşması çok yetersizdi.
- His speech was very poor.
Muhtemelen uyuşturucu kullanıyorsunuz. Bu sizi daha sağlıksız yapar.
- You probably smoke drugs. It makes you poorer.
Yoksul bir adamın oğlu olan Dan, bir üniversite eğitiminin hayalini kuruyordu.
- Dan, the son of a poor man, dreamed of a university education.
Yoksulluktan dolayı okulu bırakmaktan başka seçimi yoktu.
- He had no choice but to give up school because of poverty.
Yoksulluk onu çalmaya zorladı.
- Poverty drove him to steal.
We were so poor that we couldn't afford shoes.
I received a poor reward for all my hard work.
Cow's milk is poor in iron.
That was a poor performance.
Oh you poor little thing.
The poor are always with us.