Hastalığından sonra onun sağlığı hâlâ kötü.
- He's still in poor health after his illness.
Ben onun kötü sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
- I am concerned about his poor health.
Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
- The rich have trouble as well as the poor.
Fakir olmayı zengin olmaya tercih ederim.
- I prefer being poor to being rich.
O, yoksul insanlar için pek çok şey yaptı.
- He has done many things for poor people.
Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.
- The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
Şu zavallı kadın engelli.
- That poor lady is disabled.
Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.
- The poor girl made a living by selling flowers.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Verimsiz bir pirinç hasadı başımızı belaya sokacaktır.
- A poor rice harvest will get us into real trouble.
Bazı fakir bölgelerde beslenme yetersiz.
- Nutrition is inadequate in some poor areas.
Yetersiz eğitim politikası Japonya için zararlıdır.
- The poor educational policy is a detriment to Japan.
Muhtemelen uyuşturucu kullanıyorsunuz. Bu sizi daha sağlıksız yapar.
- You probably smoke drugs. It makes you poorer.
Zayıf bir hafızan var.
- You've got a poor memory!
Tom'un zayıf bir hafızası var.
- Tom has a poor memory.
Yoksul bir adamın oğlu olan Dan, bir üniversite eğitiminin hayalini kuruyordu.
- Dan, the son of a poor man, dreamed of a university education.
Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
- For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
Yoksul İrlandalı şimdi yapayalnız bırakıldı ve diğerlerinin nereye gittiğini bilmiyordu, bu yüzden, o sadece çok üzgün ve sefil bir şekilde olduğu yerde kaldı.
- The poor Irishman was now left all alone, and did not know where the others had gone to, so he just stayed where he was, very sad and miserable.
Zavallı çocuk araba tarafından yere yıkıldı.
- The poor boy was knocked down by a car.
Zavallı çocuk ne yapacağını bilmiyordu.
- The poor boy was at a loss what to do.
Tom yetersiz eğitimliydi.
- Tom is poorly educated.
Tom'un yetersiz uyuması şaşılacak bir şey değil; o, günde on iki fincana kadar kahve içer.
- It's no wonder Tom's sleeping poorly; he drinks up to twelve cups of coffee a day.
Çok kötü bir şekilde Fransızca konuşuyorum.
- I speak French very poorly.
Yağlama sistemi kötü dizayn edilmişti.
- The lubrication system was poorly designed.
Avrupa Birliği'nin en yoksul ülkesi, Amerika Birleşik Devletlerindeki en yoksul eyaletten daha mı yoksuldur?
- Is the poorest country in the European Union poorer than the poorest state in the United States?
Savaş, sen kazansan bile, seni daha yoksul ve daha güçsüz yapar.
- War makes you poorer and weaker, even if you win.
Savaş, sen kazansan bile, seni daha yoksul ve daha güçsüz yapar.
- War makes you poorer and weaker, even if you win.
Mississippi, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en yoksul eyalettir.
- Mississippi is the poorest state in the United States.
Avrupa Birliği'ndeki en yoksul ülke hangisidir?
- What is the poorest country in the European Union?
Sağlıklı bir kişi kötü muayene edilmiş hasta bir kişidir.
- A healthy person is a poorly examined sick person.
Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
- The rich have trouble as well as the poor.
Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
- The rich have troubles as well as the poor.
We were so poor that we couldn't afford shoes.
I received a poor reward for all my hard work.
Cow's milk is poor in iron.
That was a poor performance.
Oh you poor little thing.
The poor are always with us.
She was an Eastern Virginia woman, and, although poor as a church mouse, thought herself superior to West Virginia people.
Much as the creators of Usenet called it “the poor man's ARPANET,” bulletin boards were a poor man's FTP:.
Heavy as was her burden, not one feather's weight of it should he carry, if by any means in her poor power she could hold it from his back.
A few years ago it was a dirt-poor outpost populated by rural migrants. - A critical election for the best dressed man in Turkey, The Week, 4 August 2007, 625, 16.
Rod Pritchard, who owns a farm equipment business in Eastern Ontario, says the Liberal government has done a “piss poor” job explaining the harmonized tax.
... day or less. People who are very poor can’t enter the market and plunk down their cash ...
... you were -- you were, you know, poor for two years and ...