Tom ayakkabılarını cilalamak istedi.
- Tom wanted to polish his shoes.
Onun arabasının güzel bir cilası var.
- Her car has a nice polish.
Yanında iki kutu bedava ayakkabı cilası ile birlikte onlar sadece 50 dolar.
- They're only $50 with two cans of shoe polish free of charge.
Polonya dili benim ana dilimdir.
- Polish is my native language.
Polonya'ya Polonya dilinde Polska denilir.
- Poland is called Polska in Polish.
Derdimi anlatabilecek kadar Lehçe konuşurum.
- I speak a little Polish, just enough to make myself understood.
Magdalena ve Lech, Lehçe sınavlarına hazırlanıyorlar.
- Magdalena and Lech are preparing for their Polish exams.
Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır.
- In fact, Marie Curie is Polish, not French.
Polonyalı kızlar, Justin Bieber'ın Polonya'ya gelmesini istemediler.
- Polish girls didn't want Justin Bieber to come to Poland.
Tom ayakkabılarını parlatmamı istedi.
- Tom asked me to polish his shoes.
Bir kirpiyi parlatmanın yolu yok.
- There's no way to polish a hedgehog.
Gümüş eşyaları cilalı tutmazsan parlaklığını kaybederler.
- If you don't keep the silverware polished, it'll lose its luster.
Bu ayakkabı parlatılmalı.
- These shoes need polishing.
Erkek kardeşim gümüşü parlattı.
- My brother polished the silver.
Partiye gitmeden önce ayakkabılarını cilalamalısın.
- You should polish your shoes before you go to the party.
Dışarı çıkmadan önce ayakkabılarını cilalamayı unutma.
- Don't forget to polish your shoes before you go out!
Rusya, Polonya, Çek ve Bulgaristan'ın ortak Slav kökleri var.
- Such languages as Russian, Polish, Czech and Bulgarian have common Slavic roots.
Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır.
- In fact, Marie Curie is Polish, not French.
Gümüş eşyaları cilalı tutmazsan parlaklığını kaybederler.
- If you don't keep the silverware polished, it'll lose its luster.
Bu makine, her türden metalin cilalanması için kullanılır.
- This machine is used for polishing all kinds of metal.
Ayakkabılarım cilalanmalı.
- My shoes need polishing.
Ayakkabılar cilalanmalı.
- The shoes need to be polished.
Ben sizin için ayakkabılarınızı cilaladım.
- I polished your shoes for you.
En sevdiğin tırnak ojesi rengi nedir?
- What's your favorite nail polish color?
Kız kardeşim ojemi çaldı.
- My sister stole my nail polish.
Japonlar ne zaman parlatılmış pirinç yemeye başladılar?
- When did the Japanese start eating polished rice?
Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
- Susan polished her father's shoes.
Erkek kardeşim gümüşü parlattı.
- My brother polished the silver.
Tırnak parlatıcı, Budizm kadar ilgi çekicidir.
- Nail polish is as interesting as Buddhism.
Gümüş eşyaları cilalı tutmazsan parlaklığını kaybederler.
- If you don't keep the silverware polished, it'll lose its luster.
He polished up the chrome until it gleamed.
The lecturer showed a lot of polish at his last talk.
A good silver polish will remove tarnish easily.
The floor was waxed to a high polish.
The band has polished its performance since the last concert.
\mathbb{R}^n is a Polish space.
They polished off the last of the cake.
White rice is rice that has had the brownish hull polished off leaving just the white inner part of the grain.
However, in Canada and Northern Europe—where they are known collectively as shields—the basement formations stretch out in the lowlands, smoothed by glacial polish.
a polished performance.
Back in my day, we had reverse Polish notation calculators: You had to write 2 4 3 * + instead of 2 + 4 * 3.
The oatmeal had a shoe-polish consistency.
... My question is, for your wedding, what color nail polish ...
... And today we are adding Polish-- ...