Müzik duyguları tahrik eder.
- Music moves the feelings.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Susie iyi hissetmediği için oyuna katılamadı.
- Susie was unable to take part in the game because she wasn't feeling well.
Tom'un iyi hissetmediğini derhal söyleyebilirim.
- I could tell right away that Tom wasn't feeling well.
Ben çok iyi hissetmiyorum.
- I'm not feeling too well.
Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
- Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
Evin sarsılmasını hissederek dışarıya koştum.
- Feeling the house shake, I ran outside.
Bu sabah kendimi çok hasta hissederek uyandım.
- I awoke this morning feeling very ill.
Tom bir çubukla yeri dürttü.
- Tom poked the ground with a stick.
O bir sopayla kız kardeşinin gözüne dürttü.
- She poked her sister in the eye with a stick.
Benim hakkımda bilmen gereken bir şey her cuma gecesi poker oynamamdır.
- One thing you should know about me is that I play poker every Friday night.
O, bizimle poker oynardı.
- She used to play poker with us.
Sanırım onun duygularını incittim.
- I think I hurt his feelings.
Hüzünlenmeyi seviyorum. Çoğu insanın üzücü duygudan kaçmaya çalıştığını biliyorum. Fakat sanırım bu yanlış.
- I like to feel sad. I know that most people try to avoid any kind of sad feeling. But I think that is wrong.
Perhaps all those super hackers who so regularly produce infinite lives etc. could produce pokes to be used by 128K users.
In the summertime they'd reach out and snatch your straw hat right off your head, and if you were fool enough to go after it your poke was bound to be lighter when you came out.