point out

listen to the pronunciation of point out
Английский Язык - Турецкий язык
(Fiili Deyim ) 1- işaret etmek , göstermek 2- dikkati çekmek , belirtmek 3- ihtar etmek , hatırlatmak
belirtmek

Sadece birkaç potansiyel sorunu belirtmek istiyorum. - I'd just like to point out a few potential problems.

Hesabının yanlış olduğunu belirtmek istiyorum. - I beg to point out that your calculation is wrong.

işaret etmek

Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum. - I'd like to point out some problems regarding your suggestion.

-e dikkati çekmek
-e dikkat çekmek
belirt

Sadece birkaç potansiyel sorunu belirtmek istiyorum. - I'd just like to point out a few potential problems.

Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev. - Love your enemies, for they point out your mistakes.

göstermek
-e parmak basmak
dikkatini çekmek

Biz başlamadan önce, bir şey kırmamak için çok dikkatli olmamız gerektiği konusunda herkesin dikkatini çekmek istiyorum. - Before we begin, I'd just like to point out to everyone that we have to be very careful not to break anything.

dikkat çekmek

Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum. - Sorry, but I want to point out a few errors.

ifade etmek
find
{f} bulmak

Onun bürosunu bulmak kolaydı. - Finding his office was easy.

Onun bürosunu bulmak kolaydı. - Finding her office was easy.

point out above
yukarıda belirtmek
find
{i} bulma

Onun ofisini bulmak kolaydı. - Finding her office was easy.

Christopher Columbus, ün bulmadı. Christopher Columbus'u bulan ündü. - Christopher Columbus did not find fame. It was fame who found Christopher Columbus.

find
{i} bulunan şey
find
{i} keşif

O eski kitap gerçek bir keşiftir. - That old book is a real find.

find
çıkarmak
find
{i} bulgu

O bulgular benim kendi gözlemlerimle eşleşiyor. - Those findings match my own observations.

Bu önemli bir bulgudur. - This is a significant finding.

find
buluş

Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır. - The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.

find
tapmak
find
{f} bul

Ann, bir iş bulamıyor. - Ann can't find a job.

Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar. - After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.

point something out
Birine hakkında henüz bilgisi olmadığı ya da düşünmemiş olduğunu bildirmek, dikkatine sunmak, dikkatini çekmek
point sth out
nokta sth out
to point out
işaret etmek
find
kendini göstermek
find
{f} sağlamak
find
{f} karara varmak
find
{f} (found) bulmak, keşfetmek
find
tedarik etmek
find
(fiil) bulmak, keşfetmek, rastlamak, sağlamak, geçindirmek, bakmak, karara varmak
find
{f} bakmak

Nagoya çevresinde birinin yolunu bulması çok basittir. Tek yapmanız gereken işaretlere bakmak. - Finding one's way around Nagoya is very simple. All you do is look at the signs.

Sami'nin, çocuklarına bakmak için bir iş bulması gerekiyordu. - Sami needed to find a job to support his children.

find
{f} rastlamak
find
{f} keşfetmek
please point out where i am on this map
haritada nerede olduğumu gösterir misiniz
pointout
belirt
Английский Язык - Английский Язык
To tell, remind, indicate

I would just like to point out that we need to finish our meeting by 9 o'clock.

To identify among a group of similar subjects, or in a scene where the subject might not be readily seen or noticed, with a gesture of the body

She pointed out the two drummers in the class.

If you point out a fact or mistake, you tell someone about it or draw their attention to it. I should point out that these estimates cover just the hospital expenditures We all too easily point out our mothers' failings
make or write a comment on; "he commented the paper of his colleague"
indicate, draw attention to
present and urge reasons in opposition
point out carefully and clearly
If you point out an object or place, you make people look at it or show them where it is. They kept standing up to take pictures and point things out to each other They'd already driven along the wharf so that she could point out her father's boat
point something out
Tell someone something that they did not already know or had not thought about

1. He was always very keen to point out my mistakes. 2. The murder was obviously well planned, as the inspector had pointed out.

To point out
find
point out

    Турецкое произношение

    poynt aut

    Антонимы

    distract

    Произношение

    /ˈpoint ˈout/ /ˈpɔɪnt ˈaʊt/

    Этимология

    () From point and out. Instead of pointing to a particular thing, the term implies pointing to one particular thing out of several similar things, or to a thing in a scene where it might not be readily seen.

    Общие Словосочетания

    point out to

    Видео

    ... to point out that that I don't believe… OBAMA: I don't think so, Candy. ...
    ... Now, you point out, well, we're putting some back; we're going to give a better prescription ...
Избранное