Bir uçağa ya da helikoptere asla bir lazer işaretleyici doğrultmamalısın.
- You should never aim a laser pointer at an airplane or helicopter.
O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır.
- He uses a pencil with a fine point.
Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
- Everyone has both strong and weak points.
Dördüncü olarak, benim ilk üç noktam yoktur.
- Fourthly, my first three points do not exist.
Son olarak, on iki puan Estonya'ya!
- And finally, twelve points to Estonia!
Biz iki puanla kaybetti.
- We lost by two points.
Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.
- I'd like to point out some problems regarding your suggestion.
İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
- It is rude to point at people.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Diğerlerini işaret etme.
- Don't point at others.
Ben özellikle bu konuyu vurgulamak istiyorum.
- I want to emphasize this point in particular.
Bu nokta özel bir vurguyu hak ediyor.
- This point deserves special emphasis.
İngilizcede, virgül yerine bir ondalık nokta kullanırız.
- In English, we use a decimal point instead of a comma.
Pusula kuzeyi gösterir.
- The compass points to the north.
Pusula kuzeyi gösterir.
- Compasses point north.
Tom arka kapıyı işaret etti.
- Tom pointed to the back door.
Tom parmaklarını şakırdattı ve kapıyı gösterdi.
- Tom snapped his fingers and pointed to the door.
Başka insanların hatalarını işaret etmekte belli bir zevk var.
- There is a certain pleasure in pointing out other people's errors.
Başkalarını işaret etmek kabalıktır.
- It is rude to point at others.
Onun açıklaması tam isabetliydi.
- Her explanation was to the point.
Onun söylediği kısa ve isabetliydi.
- What he said was brief and to the point.
Bakış açına hepimiz ilgi duyardık.
- We'd all be interested in your point of view.
Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.
- I can't go along with you on that point.
Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.
- I differ from you on that point.
Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır.
- One's point of view depends on the point where one sits.
Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi.
- The situation has come to the point where we either sink or swim.
Bu son derece önemli bir konu.
- This is an extremely important point.
Normal şartlar altında, suyun kaynama sıcaklığı 100 santigrat derece.
- Under normal conditions, the boiling point of water is 100 degrees Celsius.
Başkalarını göstermek kabalıktır.
- It's not polite to point at others.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
- Love your enemies, for they point out your mistakes.
Neden bunu yapmak zorundayım? Anlamı ne?
- Why do I have to do this? What's the point?
Tom Mary'nin durduğu yeri gösterdi.
- Tom pointed to where Mary was standing.
Lafı dolandırmak yerine, Jones doğrudan konuya girdi.
- Instead of beating around the bush, Jones got straight to the point.
Hayat zalim; fakat anlamsız değil.
- Life is cruel but not pointless.
Sanırım konuyu anlamadın.
- I think you've missed the point.
O silahı bana doğrultmak istemiyorsun.
- You don't want to point that gun at me.
Öğretmen özellikle o noktaya vurgu yaptı.
- The teacher particularly emphasized that point.
Ben özellikle bu konuyu vurgulamak istiyorum.
- I want to emphasize this point in particular.
Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
- We realized it was pointless.
Sana bunun yararsız olmadığını söyledim.
- I told you it wasn't pointless.
Ben o hususta size katılamam.
- I can't agree with you on that point.
Bu aslında iyi bir husus.
- That's actually a good point.
Onu yapmada amaç nedir?
- What's the point in doing that?
Kusura bakmayın ama, onların her ikisinin mantıklı amaçları var.
- With all due respect, I think they both had valid points.
Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsunuz.
- I think you're missing the point.
O gerçekten mesele değil.
- That's not really the point.
Cevap ana fikirden uzaktır.
- The answer misses the point.
Bu geçerli bir bakış açısıdır.
- This is a valid point of view.
Sorunu onun bakış açısından görmeye çalış.
- Try to see the problem from her point of view.
Bu, tarihte bir dönüm noktasıdır.
- This is a turning point in history.
Quebec için mücadele savaşta dönüm noktasıydı.
- The Battle for Quebec was the turning point in the war.
Volkanlıların sivri kulakları vardır.
- Vulcans have pointed ears.
Kedilerin sivri kulakları var.
- Cats have pointed ears.
Sadece birkaç potansiyel sorunu belirtmek istiyorum.
- I'd just like to point out a few potential problems.
Hesabının yanlış olduğunu belirtmek istiyorum.
- I beg to point out that your calculation is wrong.
Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.
- I'd like to point out some problems regarding your suggestion.
Diğerlerini işaret etme.
- Don't point at others.
Başkalarını işaret etmek kabalıktır.
- It is rude to point at others.
Görüşüne tamamen katılıyorum.
- I fully agree with your point of view.
O, farklı görüşten insanlara açık.
- She is open to people who have a different point of view.
Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
- Love your enemies, for they point out your mistakes.
Hesabının yanlış olduğunu belirtmek istiyorum.
- I beg to point out that your calculation is wrong.
Doğrudan doğruya bana kovulduğumu söyledi.
- He told me point-blank that I was fired.
The point-and-click actions of the computer mouse have made it an increasingly popular alternative the keyboard and text-based commands.
Sevgisiz hayat tamamen anlamsızdır.
- Life without love is just totally pointless.
Sanırım işim anlamsız.
- I think my job is pointless.
Tom bazı sorunlara işaret etti.
- Tom pointed out some problems.
Öğretmen tahtaya işaret etti.
- The teacher pointed to the blackboard.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
İnsanları parmakla göstermek kabalıktır.
- It's rude to point at people.
Başkalarını işaret etmek kabalıktır.
- It is rude to point at others.
İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
- It is rude to point at people.
Biz başlamadan önce, bir şey kırmamak için çok dikkatli olmamız gerektiği konusunda herkesin dikkatini çekmek istiyorum.
- Before we begin, I'd just like to point out to everyone that we have to be very careful not to break anything.
Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.
- Sorry, but I want to point out a few errors.
İnsanları parmakla göstermek toplumsal açıdan kabul edilebilir bir şey değildir.
- It is not socially acceptable to point at people.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
- Everyone has both strong and weak points.
Bu planı uygulamak için karar verilmesine rağmen, ince noktaların hâlâ planlanmaya ihtiyacı var.
- Although the decision to implement this plan has already been made, the finer points still need to be planned out.
Tom bazı hasar puanları aldı.
- Tom has taken some damage points.
Dördüncü olarak, benim ilk üç noktam yoktur.
- Fourthly, my first three points do not exist.
Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
- Everyone has both strong and weak points.
Takımımız iki puan öndedir.
- Our team is two points ahead.
Son olarak, on iki puan Estonya'ya!
- And finally, twelve points to Estonia!
Onun söylediği kısa ve isabetliydi.
- What he said was brief and to the point.
Cevabı çok isabetliydi.
- His answer is to the point.
Onun konuşması tam yerindeydi.
- His speech was to the point.
It's rude to point at other people.
UK An electric power socket.
If he asks for food, point him toward the refrigerator.
cricket A fielding position square of the wicket on the off side, between gully and cover.
I asked him point blank whether he was cheating on his wife.
Many coaches are former point guards.
A record loss of sea ice in the Arctic this summer has convinced scientists that the northern hemisphere may have crossed a critical threshold beyond which the climate may never recover.
It is a point of pride for us, military and civilian alike, that we take the utmost care to avoid collateral damage..
The storyline in the film The Usual Suspects is presented from the point of view of an unreliable narrator.
His point of view is that there is only one true religion.
From an economist's point of view, business is all about money.
I would just like to point out that we need to finish our meeting by 9 o'clock.
She pointed out the two drummers in the class.
They were preparing to point the bone at him. The act of pointing the bone was, of course, merely a theatrical show, having a psychological effect.
That is a serious accusation, so make sure you have plenty of evidence before you point the finger at someone.
It seems like everyone always tries to point the finger at somebody else.
Carrying on the Sierra On-Line tradition of point-and-click adventure, Roberta Williams and Jane Jensen created two classics of the interactive movie genre.
The Instamatic was typical of second generation point-and-shoot cameras in that it incorporated artificial illumination and was designed to use color film.
1. He was always very keen to point out my mistakes.
2. The murder was obviously well planned, as the inspector had pointed out.
The Siamese is a pointed breed of cat.
The warrior brandished a pointed spear.
Since the decision has already been made, further discussion seems pointless.
a pointless knife.
The sequel to the film was even more pointless than the original.
The pointlessness of the discussion only compounded her boredom.
His letter was short and to the point.
... I mean, at this point would the world be better off ...
... any tax cut that will add to the deficit. That's point one. So you may keep referring ...