O ellerini ceplerine koydu.
- He put his hands in his pockets.
O bir cep ısıtıcısı ile kendini ısıttı.
- He warmed himself with a pocket heater.
Tom Mary'nin ona verdiği parayı paketledi.
- Tom pocketed the money Mary gave him.
Bıçak keskin değildi ve eti onunla kesemedim, bu yüzden son çare olarak çakımı kullandım.
- That knife wasn't sharp and I couldn't cut the meat with it, so I resorted to using my pocket knife.
Bıçak o kadar kördü ki onunla eti kesemedim ve benim çakımı kullanmak zorunda kaldım.
- The knife was so dull that I couldn't cut the meat with it and I had to use my pocketknife.
Uçak birkaç hava boşluğuna isabet etti.
- The plane has hit several air pockets.
pocket dictionary.
pocket battleship.
A pocket pair of kings.