O, fırsatlarını iyi kullanır.
- He makes the most of his opportunities.
Yerli konuşmacılarla konuşmak için çok fazla fırsatlarım olmuyor.
- I don't get very many opportunities to talk with native speakers.
Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.
- Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom.
İnsanın imkânları yalnızca hayal gücü ile sınırlıdır.
- The opportunities of man are limited only by his imagination.