Dolapta Tom'un eşyalarının bulunduğu bir kutu buldum.
- I found a box of Tom's things in the closet.
Tom'un eşyaları kara borsadan aldığını işittim.
- I've heard that Tom buys things on the black market.
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
Umarım sizin için işler yolunda gidiyordur.
- I hope things have been going well for you.
Büyük annem giysiler örmeyi seviyor.
- My grandmother likes to weave things.
Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
- We see things differently, according to whether we are rich or poor.
Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.
- Try to see things as they really are.
Ortalık vahşileşmek üzere.
- Things are about to get wild.
Koşullar hızla değişiyor.
- Things are changing fast.
Koşullar sadece daha kötüleşecek.
- Things are only going to get worse.
İlişkiler çirkinleşiyor.
- Things are getting ugly.
İlişkiler daha kötü oluyorlar.
- Things are getting worse.
Gidişat çok hızlı değişir.
- Things change too quickly.
Tom gittikten sonra buralarda gidişat aynı olmayacak.
- Things won't be the same around here after Tom leaves.
Umarım vaziyet çok değişmez.
- I hope things don't change too much.
Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.
- We have many things in common: hobbies, educational background, and so on.
Ortak çok şeyimiz var: örneğin hobilerimiz, eğitim durumu.
- We have many things in common: hobbies, educational backgrounds, for instance.
Bunlar senin eşyaların mı?
- Are these your things?
Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
- Take things a little more seriously.
Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
- Older people are often afraid of trying new things.