Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
- Take things a little more seriously.
Bunlar senin eşyaların mı?
- Are these your things?
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
İşler planlandığı gibi gitmedi.
- Things didn't go as planned.
Büyük annem giysiler örmeyi seviyor.
- My grandmother likes to weave things.
Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.
- Try to see things as they really are.
Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
- We must not get angry at things: they don't care at all.
Ortalık vahşileşmek üzere.
- Things are about to get wild.
O, koşulları çok açık bir biçimde açıklar.
- He explains things in a very clear way.
Koşullar sadece daha kötüleşecek.
- Things are only going to get worse.
İlişkiler daha kötü oluyorlar.
- Things are getting worse.
İlişkiler çirkinleşiyor.
- Things are getting ugly.
Gidişat çok hızlı değişir.
- Things change too quickly.
Tom gittikten sonra buralarda gidişat aynı olmayacak.
- Things won't be the same around here after Tom leaves.
Umarım vaziyet çok değişmez.
- I hope things don't change too much.
Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.
- We have many things in common: hobbies, educational background, and so on.
Diğer şeyler arasında hava durumunu konuştuk.
- Among other things, we talked about the weather.
Dolapta Tom'un eşyalarının bulunduğu bir kutu buldum.
- I found a box of Tom's things in the closet.
Bunlar senin eşyaların mı?
- Are these your things?
Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
- I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.