Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.
- Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
Babamın şirketi iflasın eşiğindedir.
- My father's company is on the verge of bankruptcy.
Tom'un ilk karısı onu aldattı, ve o, Mary ile tanıştığında beş parasızdı.
- Tom's first wife fleeced him, and he was broke when he met Mary.
Tom bana beş parasız görünmüyor.
- Tom doesn't look broke to me.
Züğürt olmasam onu alırdım.
- If I weren't broke, I'd buy it.
Tom ayın sonuna kadar her zaman züğürt.
- Tom is always broke by the end of the month.
Seninle gitmek istiyorum fakat meteliksizim.
- I want to go with you, but I'm broke.
Meteliksiz olduğunu düşündüm.
- I thought you were broke.
Düşen at boynunu kırdı.
- The horse broke its neck when it fell.
Kayak yaparken bacağını kırdı.
- He broke his leg skiing.
I just lost at the races so I'm flat broke.
- Ich habe gerade beim Pferderennen verloren, deshalb bin ich total pleite.