Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.
- Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
Babamın şirketi iflasın eşiğindedir.
- My father's company is on the verge of bankruptcy.
Tom ve Mary beş parasız.
- Tom and Mary are broke.
Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
- The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
Züğürt olmasam onu alırdım.
- If I weren't broke, I'd buy it.
Tom ayın sonuna kadar her zaman züğürt.
- Tom is always broke by the end of the month.
Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was broke.
Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu söyledi.
- Tom says Mary is broke.
Jack kırdığı tabağı sakladı fakat küçük kız kardeşi onu gammazladı.
- Jack hid the dish he had broken, but his little sister told on him.
Bu pencere kim tarafından kırıldı?
- By whom was this window broken?
I just lost at the races so I'm flat broke.
- Ich habe gerade beim Pferderennen verloren, deshalb bin ich total pleite.