Başkalarına güzel bir şekilde davranmak benim için çok zordu.
- It was hard for me to act pleasantly to others.
Bugün güzel bir gündü.
- Today was a pleasant day.
Eski arkadaşımla buluşmak çok hoştu.
- Meeting my old friend was very pleasant.
Hiçbir şey sabah yapılan bir yürüyüş kadar hoş değil.
- Nothing is as pleasant as a walk in the morning.
Platoda yürüyüş yapmak zevklidir.
- It's pleasant to take a walk on the plateau.
Kırsalda gezmeyi zevkli buldum.
- I found it pleasant walking in the country.
Hayatta hiçbir şey keyifli değildir.
- Nothing is pleasant in life.
Mike'ın Yumi ile konuşması keyifliydi.
- It was pleasant for Mike to talk to Yumi.
Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.
- We are agreeable to your conditions.
Bizim planımız için uygun musun?
- Are you agreeable to our plan?
Ben çok hoş hissediyorum.
- I'm feeling very agreeable.
Onun hoş bir sesi var.
- She has an agreeable voice.
Onun tarafından hoş bir şekilde şaşırdım.
- I'm pleasantly surprised by that.
Tom Mary'yi gördüğüne hoş bir şekilde şaşırmıştı.
- Tom was pleasantly surprised to see Mary.
O, çok uzlaşmacı bir insandır.
- He is a very agreeable person.
Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.
- We are agreeable to your conditions.
to destroy the affections of truth, and thereby the pleasantnesses and happinesses of heaven.
... is difficult to grow and harvesting is by no means a pleasant experience ...
... to take advantage of a pleasant stopover away from the our differences and the ...