Öncelikle bütün bu tohumları ekmek zorundayız.
- First of all, we have to plant all these seeds.
Nisan ayı sebze tohumlarınızın çoğunu ekmek için en iyi zamandır.
- April is the best time to plant most of your vegetable seeds.
Bahçeye ağaç dikmek zorundayım.
- I have to plant trees in the garden.
Fukushima Daiichi tesisindeki temizlik, yıllar belki de on yıllar sürebilir.
- The cleanup at the Fukushima Daiichi plant could take years, possibly decades.
Karıştırma tesisinden şantiyeye beton taşımak için doksan dakikamız var.
- We have ninety minutes to carry the concrete from the mixing plant to the worksite.
Valentina'nın annesi bir tekstil fabrikasında çalıştı.
- Valentina's mother worked in a textile plant.
Babası bir traktör sürücüsüydü ve annesi bir tekstil fabrikasında çalıştı.
- Her father was a tractor driver and her mother worked in a textile plant.
Bitkiler olmasaydı, biz yaşayamazdık.
- If it were not for plants, we wouldn't be able to live.
Zehirli bitkilerden uzak durmalıyız.
- We should keep away from the poisonous plants.
The new guy turned out to be a plant.
Tatoeba bir bahçe gibidir: fidanlar ekmelisin, onlarla ilgilenmelisin ve nasıl büyüteceğini izlemelisin.
- Tatoeba is like a garden: you must plant seedlings, tend to them and watch them grow.
Kaç tane fidan satın aldın?
- How many plants did you buy?
Ormanların dikimi çevre için iyidir.
- Planting forests is good for the environment.
Tom bahçesine üç elma ağacı dikti.
- Tom planted three apple trees in his yard.
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
- In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Biz daha çok çiçek dikmemiz gerekir.
- We should plant more flowers.
Boston'da bir işletmemiz var.
- We have a plant in Boston.
Burada bir elektik santralı inşa etmek için planlar var.
- There are plans to build a power plant right here.
Nükleer enerji santralleri tehlikelidir, nükleer silahlardan söz edilmemeli.
- Nuclear power plants are dangerous, not to mention nuclear weapons.
Tom bütün gün mısır ekiminde çalıştıktan sonra yorgun hissetti.
- Tom felt tired after working all day planting corn.
Biz ekime başlamadan önce toprağın sürülmüş olması gerekecek.
- The soil will have to be plowed before we start planting.
Hayvan hücresi, bitki hücresinden daha büyük bir protein oranına sahiptir.
- The animal cell has a greater percentage of proteins than the plant cell.
Bundan önce, bu bölgede bitki yaşamı yoktu.
- Before that, there was no plant life in this region.
Bitki yaşamı için, suya ek olarak güneş ışığı kesinlikle gereklidir.
- In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life.
Johnny 46 yıl boyunca elma tohumlarını ekmeye devam etti.
- Johnny kept planting apple seeds for 46 years.
Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.
- My mother is busy planting flowers in the garden.
The garden had a couple of trees, and a cluster of colourful plants around the border.
Plant your feet firmly and give the rope a good tug.
O’Sullivan risked a plant that went badly astray, splitting the reds.
That gun's not mine! It was planted there by the real murderer!.
That gun's not mine! It's a plant! I've never seen it before!.
All of this areas power comes from the nuclear power plant across the river.
A train without the power plant is just a bunch of metal boxes on wheels.
The typical ('higher') seed plants are called Spermatophyta.
... fact stuff. So in the same way that if I program my nuclear power plant so that it melts down, ...
... Now it may seem to be economical to build a nuclear power plant, but in 10 years time, ...