Neden doğrudan ona söylemiyorsun?
- Why don't you tell her directly?
Tom'la doğrudan temas kurulabilir.
- Tom can be contacted directly.
Çıplak gözle ya da dürbün ya da teleskop gibi herhangi bir aletle doğrudan doğruya güneşe bakmamalısın.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye or through any instrument such as binoculars or a telescope.
Doğrudan doğruya Tom'la konuşabilir miyiz?
- Can we talk to Tom directly?
Tom'la direkt olarak konuşmadım.
- I didn't speak with Tom directly.
Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
- Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
Tom eve varır varmaz doğruca odasına gitti.
- Tom went directly to his room as soon as he got home.
Tom doğruca musluktan içiyor.
- Tom is drinking directly from the faucet.
To put it more directly: he's not 'made redundant' but sacked.