Tom, Mary'nin masasının üstüne bir yığın mektup koydu.
- Tom put a pile of letters on Mary's desk.
Belgelerin yığınını eşit şekilde böl, ve onları birer birer odanın her iki tarafına koy.
- Divide the pile of documents equally, and take them one by one to either side of the room.
Belgelerin yığınını eşit şekilde böl, ve onları birer birer odanın her iki tarafına koy.
- Divide the pile of documents equally, and take them one by one to either side of the room.
Tom, Mary'nin masasının üstüne bir yığın mektup koydu.
- Tom put a pile of letters on Mary's desk.
Ahşap kazıkta bir sincap var.
- There's a squirrel in the wood pile.
Tom eşyaları üç kümeye ayırdı.
- Tom separated the items into three piles.
Gerçekten kullanmadığımız şeylere yığınla para harcıyoruz.
- We spend piles of money on the things we don't really use.
Tom'un yığınla parası var.
- Tom has piles of money.
a pile of wood.
When we were looking for a new housemate, we put the nice woman on the maybe pile, and the annoying guy on the no pile.
Velvet soft, or plush with shaggy pile. — William Cowper.