Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.
- Although each person follows a different path, our destinations are the same.
Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
- Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
Kişi başına tur kaç para?
- How much is the tour per person?
Bu tur kişi başına ne kadar?
- How much is this tour per person?
Tom, olaylara daima olumsuz tarafından bakan çok kötümser bir insan.
- Tom's a very pessimistic person and always sees the negative side of any situation.
Tom birisi ya da bir şey tarafından gözdağı verilen insan türü değildir.
- Tom isn't the kind of person who is intimidated by anyone or anything.
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
- The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
- A young person is waiting for you outside.
Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.
- Tom can understand perfectly well.
Tom şu anki aylığından tamamen memnun.
- Tom is perfectly satisfied with his current salary.
Mary mükemmel şekilde manikürlü tırnaklarını saçının içinden geçirdi.
- Mary ran her perfectly manicured nails through her hair.
Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.
- From my personal point of view, his opinion is right.
Her insanın yapacak bir görevi vardır.
- Each person has a duty to do.
Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.
- Personal computers are of great use.
Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.
- Personal computers are very useful.
Günlük en az sekiz saat uyumam gerektiğini biliyorum ama genellikle daha az uyuyorum.
- I know that I should sleep for at least eight hours per day, however usually I sleep less.
Belirtilen hız limiti saatte 55 mil olmasına rağmen Tom çok daha hızlı sürüyordu.
- Even though the posted speed limit was 55 miles per hour, Tom was driving much faster.
Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.
- The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
Onun maaşı aylık 250.000 yen.
- His salary is 250 thousand yen per month.
Onun maaşı aylık 250,000 yendir.
- His salary is 250,000 yen per month.
Işık saniyede 186.000 millik bir hızla hareket eder.
- Light travels at a velocity of 186,000 miles per second.
Modern bilgisayarlar saniyede on üzeri dokuz (10^9) işlem yapıyor.
- Modern computers carry out ten to the ninth power (10^9) operations per second.
Almanya'da KDV yüzde 19'dur.
- The VAT in Germany is 19 per cent.
Tom yüzde yüz benimle aynı fikirde.
- Tom agreed with me a hundred per cent.
Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.
- The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
Okinawa'daki asgari ücret saat başına 642 yendir.
- The minimum wage in Okinawa is 642 yen per hour.
Almanya'da saat başına ortalama ücret nedir?
- What's the average wage per hour in Germany?
Bu, haftada iki defadan fazla olur.
- This happens more than two times per week.
Öğrencilerin haftada bir saat toplum hizmeti yapmaları gereklidir.
- Students are required to perform one hour of community service per week.
I parked my car at the curb per your request.
beats per minute.
The medication is to be administered per orum.
Admission is £10 per person.
The teacher said: What is necessary for success, above all, is perseverance.
- The teacher said: Above all, what is necessary for success is perseverance.
You're the very person I've been looking for.
- You are the very person I have been looking for.
If humans are mortal, and Socrates is a human, then per alia Socrates is mortal.
If, per impossibile, large economic inequalities did not threaten political, legal, and social equality, they would be much less objectionable.
Three per mille.
The law makes drunk driving illegal per se.
Well, that's not correct per se, but the situation is something like that.
You can't judge a person if you don't know him well.
- You cannot judge a person if you don't know him well.
You cannot judge a person if you don't know him well.
- You can't judge a person if you don't know him well.
Tom hopes to get the results by Thursday.
- Tom Perşembeye kadar sonuçları almayı umuyor.
Mother has been sick since last Thursday.
- Anne geçen Perşembeden beri hastadır.
Mother has been sick since last Thursday.
- Anne geçen Perşembeden beri hastadır.
Tom hopes to get the results by Thursday.
- Tom Perşembeye kadar sonuçları almayı umuyor.
... and that's growing north of two members per second, ...
... of this fall to two-and-a-half children per woman, you need to know what is meant by replacement ...