pekten

listen to the pronunciation of pekten
Турецкий язык - Английский Язык
pecten
A genus of bivalve molluscs
The pubic bone
The comb of a scorpion
Any species of bivalve mollusks of the genus Pecten, and numerous allied genera (family Pectinidæ); a scallop
A vascular pigmented membrane projecting into the vitreous humor within the globe of the eye in birds, and in many reptiles and fishes; also called marsupium
{i} scallop, variety of bivalve shellfish with a fluted shell; comb-like structure located above the eyes of some fowl and reptiles (Zoology)
The bones in the hand between the wrist and the fingers
See Comb, 4 (b)
pek
quite

Tom and Mary aren't quite sure what to make of this. - Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.

I'm not quite sure what to do. - Ne yapacağımdan pek emin değilim.

pek
so
pek
eminently
pek
much

It will not make much difference whether you go today or tomorrow. - Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.

Tom and Mary don't have much in common. - Tom ve Mary'nin pek çok ortak şeyleri yoktur.

pek
eminent
pek
damned
pek
fairly
pek
right

All right. I'll translate another fifteen sentences in German, and then leave. - Pekâlâ. Diğer on beş Almanca cümleyi tercüme edip, ondan sonra ayrılacağım.

All right. I'm leaving. - Pekala. Şimdi gidiyorum.

pek
most

If you look from afar, most things will look nice. - Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.

Most snakes on this island are harmless. - Bu adadaki pek çok yılan zararsızdır.

pek
rather
pek
a lot

They have a lot in common. - Onların pek çok ortak yanı var.

Maruyama Park is a place where a lot of people gather. - Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.

pek
scarcely
pek
strongly
pek
very

Tom doesn't have very many friends. - Tom'un pek çok arkadaşı yok.

Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much. - Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor.

pek
lot

Maruyama Park is a place where a lot of people gather. - Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.

Tom doesn't have a whole lot of time. - Tom'un pek çok zamanı yoktu.

pek
not much

I'm really not much of a cook. - Ben gerçekten pek aşçı değilim.

There is not much more to say. - Söylenecek pek fazla şey yok.

pek
very, extremely
pek
very much, a lot, quite, fairly, rather, very
pek
very much, a great deal
pek
strong, sound
pek
jolly
pek
(moving) fast, speedily
pek
rattling
pek
hard, firm
pek
unyielding, rigid
pek
spanking
pek
ever so
pek
firm

The first time, she wasn't very firm with him. - İlk kez, onunla pek sıkı değildi.

pek
stiff
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение pekten в Турецкий язык Турецкий язык словарь

pek
Sağlam, dayanıklı: "İnsan gülden nazik, taştan pektir."- H. R. Gürpınar
pek
Hızlı olarak
pek
Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok: "Pek beğendikleri ve pek sevdikleri hâlde aldatırlar."- H. C. Yalçın
pek
Bir kedi grubundaki lider kedi
pek
Sağlam, dayanıklı
pek
Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok
pek
Sert, katı
pekten
Избранное