We didn't talk very much.
- Biz pek çok konuşmadık.
I have a whole lot of ideas.
- Benim pek çok fikirlerim var.
This doesn't make a whole lot of sense.
- Bu pek çok anlam ifade etmiyor.
As a new father, I gave my first child plenty of books.
- Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
There's plenty of stuff left.
- Kalan pek çok şey var.
There's plenty of stuff left.
- Kalan pek çok şey var.
Don't make the same mistake twice. There are plenty of other options.
- Aynı hatayı iki kez yapma. Pek çok başka seçenek var.
Most snakes on this island are harmless.
- Bu adadaki pek çok yılan zararsızdır.
Most schools are closed today.
- Bugün pek çok okul kapalı.
I have a great deal of work to do.
- Yapacak pek çok işim var.
Countless lives have been lost.
- Pek çok hayat kayboldu.
I've been to Boston countless times.
- Pek çok kez Boston'a gittim.
Lots of children in industrialised countries are too fat because they eat too much candy.
- Endüstrileşmiş ülkelerdeki pek çok çocuk çok fazla şeker yemesi nedeniyle çok şişman.
I have a great deal of work to do.
- Yapacak pek çok işim var.
I care a great deal for you.
- Ben senin için pek çok dikkat ederim.
Tom has collected a great many butterflies.
- Tom pek çok kelebek topladı.
A great many tourists visit Kyoto in spring.
- Baharda pek çok turist Kyoto'yu ziyaret eder.