Sen tuhaf bir kızsın, Mary.
- You're a peculiar girl, Mary.
Çocuk hakkında tuhaf bir şey var gibi görünüyor.
- There seems to be something peculiar about the boy.
Her dilin özellikleri vardır.
- Each language has its peculiarities.
Bu gelenek Japonya'ya özgüdür.
- This custom is peculiar to Japan.
Yıl sonu hediyeleri gönderme Japonya'ya özgü geleneklerden biridir.
- Sending year-end gifts is one of the customs peculiar to Japan.
Kangaroos are peculiar to Australia.
It's rather peculiar to see a Kangaroo outside of a zoo in America.