With work, we can expand our markets.
- Çalışarak, pazarlarımızı genişletebiliriz.
Many efforts have been make to develop market for imports.
- İthalatlar için pazarlar geliştirmek için epeyce çaba sarfedilmektedir.
She works in marketing.
- O, pazarlamada çalışır.
I don't know anything about marketing.
- Pazarlama hakkında bir şey bilmiyorum.
She used to play tennis every Sunday.
- Her pazar tenis oynardı.
You don't go to school on Sunday, do you?
- Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
Tomorrow let's go to the morning bazaar.
- Yarın, sabah pazarına gidelim.
You go to the bazaar not to become a sheep, but to buy sheep.
- Bir koyun olmamak için, ama bir koyun almak için pazara gidin.
Falling interest rates have stimulated the automobile market.
- Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
- Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
Yesterday was Sunday, not Saturday.
- Dün cumartesi değil, pazardı.
She used to play tennis every Sunday.
- Her pazar tenis oynardı.
My friend told me that this coming Monday an exhibition about Spanish history is opening.
- Arkadaşım bana bu önümüzdeki pazartesi İspanyolca tarihi hakkında bir sergi açılacağını söyledi.
Christmas is a good time to market new toys.
- Noel yeni oyuncaklar pazarlamak için iyi bir zamandır.