patlatmak

listen to the pronunciation of patlatmak
Турецкий язык - Английский Язык
explode

The aim of this game is to explode all the bombs on the screen. - Bu oyunun amacı ekrandaki bütün bombaları patlatmaktır.

blow up
detonate

The hostage-takers threatened to detonate a bomb. - Rehin tutanlar bir bomba patlatmakla tehdit etti.

set off
to fire (a weapon)
pop

After Tom had eaten all the popcorn in the bowl, he went back into the kitchen to pop some more. - Tom kâsedeki tüm patlamış mısırı yedikten sonra biraz daha patlatmak için mutfağa geri gitti.

to drive (someone) crazy, make (someone) want to scream; to infuriate
to cause (something) to burst open
make blow up
(Konuşma Dili) to land someone one in the kisser, give someone a punch in the face
to blow up, to burst, to explode, to touch sth off, to set sth off, to detonate; (lastik) to puncture; to infuriate, to exasperate; to hit, to clout, to deal sb/sth a blow
make explode
blast
to blow up, explode
puncture
bust
touch off
make burst
let off
hit
furbish
fire
trigger
spring
blow
clout
deal
belt
burst
brust
patlatmak (mısır)
pop
ödünü patlatmak
frighten
ödünü patlatmak
terrify
mısır patlatmak
pop corn
patlatma
blast
yumruk patlatmak
slug 
yumruk patlatmak
thump
patla
explode

I'd explain it to you, but your brain would explode. - Onu size açıklardım, ancak beyniniz patlardı.

It exploded with a loud noise. - O, bir gürültü ile patladı.

patla
{f} bursting

The day before Thanksgiving, the supermarkets are full to bursting. - Şükran Günü'nden bir önceki gün süpermarketler patlamaya hazır.

patla
{f} exploding

They could hear the sounds of shots and exploding shells. - Atış seslerini ve patlayan kabuk seslerini duyabiliyorlardı.

patla
{f} burst

Our water pipes burst. - Bizim su boruları patlamış.

The water mains burst due to the earthquake. - Su şebekesi deprem nedeniyle patladı.

patla
fulminate
patla
{f} erupting
patla
erupt

In 1918, revolts due to the price of rice erupted all around the country. - 1918 yılında, pirinç fiyatından kaynaklanan ayaklanmalar tüm dünyada patlak verdi.

Famine followed upon the eruption of the volcano. - Yanardağ patlamasını kıtlık izledi.

patla
{f} exploded

The time bomb exploded with a loud noise. - Saatli bomba büyük bir gürültüyle patladı.

It exploded with a loud noise. - O, bir gürültü ile patladı.

ödünü patlatmak
(deyim) Scare the shit/crap out of somebody

You scared the shit out of me dude!.

ödünü patlatmak
(deyim) Scare the living daylights out of, scare stiff, scare someone out of their wits, scare witless, scare to death, scare the pants off, make someone's hair stand on end, throw into a blue funk, make someone jump out of their skin, put the wind up, make someone's hair curl, spook, scare the bejesus out of, affright
afyonunu patlatmak
to make sb's blood boil
afyonunu patlatmak
slang 1. to put an end to (someone's) pleasure, spoil (someone's) happy mood. 2. to get rid of (one's) loginess
beyin patlatmak
to split one's brains (over)
beynini patlatmak
beat out smb.'s brains
bomba patlatmak
slang to steal something
bora patlatmak
slang (for a person) to storm, be furious
içeriye patlatmak
implode
kafa patlatmak
to do a lot of hard mental work
kafa patlatmak
to rack one's brains, to cudgel one's brains
kafa patlatmak
beat one's brains
kafa patlatmak
rack one's brains
kafasını patlatmak
to crown
mısır patlatmak
to pop corn
patlatma
pop

You shouldn't pop your bubble gum in class. - Sınıfta sakızını patlatmamalısın.

After Tom had eaten all the popcorn in the bowl, he went back into the kitchen to pop some more. - Tom kâsedeki tüm patlamış mısırı yedikten sonra biraz daha patlatmak için mutfağa geri gitti.

patlatma
detonation
patlatma
blasting
sivilce patlatmak
pop zits
sivilce patlatmak
squeez pimples
sıkıntıdan patlatmak
to bore sb to death
taban patlatmak
to walk, hoof it (a long way)
tokatı patlatmak
to give (someone) a resounding slap or cuff
ödünü koparmak/patlatmak
to scare the daylights out of (someone), scare (someone) out of his wits
ödünü patlatmak
frighten smb. to death
Турецкий язык - Турецкий язык
Patlama işine yol açmak: "Kulakları patlatan bir ses bütün ormanı, bütün kuşları, bütün dünyayı susturdu."- M. Ş. Esendal
Bir silahı veya patlayıcı bir maddeyi ateşlemek
Tokat atmak
Bir insanın sabrını tüketmek
Bir insanın sabrını tüketmek, bir kimseyi nispet vererek kızdırmak
Patlama işine yol açmak
patlatma
Patlatmak işi
patlatmak
Избранное