Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
- The fury of the storm frightened the children.
Patlama köylüleri korkuttu.
- The explosion frightened the villagers.
Görüntüden korkmuştu.
- He was frightened by the sight.
Tom muhtemelen korkmuş.
- Tom is probably frightened.
Kuştan korkan darı ekmez.
- He who is frightened of a sparrow will never sow barley.