Ormandan gelen sesler kaşifleri korkuttu.
- The voices coming from the jungle frightened the explorers.
Gök gürültüsü öğrencileri korkuttu.
- The thunder frightened the students.
Görüntüden korkmuştu.
- He was frightened by the sight.
Tom korkmuş görünüyor.
- Tom looks frightened.
Kuştan korkan darı ekmez.
- He who is frightened of a sparrow will never sow barley.