Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
- Music is an important part of my life.
Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
- This factory manufactures automobile parts.
Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi.
- In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
- They debated other parts of the proposal.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
- Both parties opposed war.
Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim.
- I intend to take my position as a third party.
Yarım günlük bir işim var.
- I have a part-time job.
Bana kalırsa; bu resmi beğenmedim.
- For my part, I don't like this picture.
Bana kalırsa, umurumda değil.
- I, for my part, don't care.
Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti.
- Tom admitted that it was partially his fault.
Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
- This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim.
- I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.
Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız.
- After the birth of your child, you should make your work part-time.
İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem.
- In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection.
Son bölümü ayrıntılı olarak açıklar mısın?
- Will you explain the last part in detail?
Tom günün daha iyi bir kısmı boyunca rapor üzerinde çalıştı.
- Tom worked on the report for the better part of the day.
Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
- The upper part of the mountain is covered with snow.
Partiye davet edilmedik.
- We were not invited to the party.
O, parti için giyindi.
- She dressed up for the party.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
- I have no idea why you want to part with that.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
- No one was in a hurry to leave the party.
Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
- Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Death is an integral part of life.
Hikayenin bir bölümü doğrudur.
- Part of the story is true.
Tom Boston'un ilginç bir bölümünde yaşadı.
- Tom lived in an interesting part of Boston.
Diğerleri gönüllü iş yaparken bazıları yarı zamanlı çalışmaya devam eder.
- Some continue to work part time, while others do volunteer work.
Yarı zamanlı çalışmak zorunda kalabilirim.
- I may have to work part time.
Kendi hesabıma, benim plana bir itirazım yok.
- For my part I have no objection to the plan.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Sana kısmen katılıyorum.
- I'm in partial agreement with you.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Tom zaten görevini yaptı.
- Tom has already done his part.
Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
- What is the hard part of learning Japanese?
İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.
- After ten years as business partners, they decided to part ways.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
- I will love you for better for worse till death us do part.
Kısmi zamanlı iş bulmak zorundayım.
- I have to find a part-time job.
Tom evine yakın kısmi-zamanlı bir iş buldu.
- Tom found a part-time job near his home.
Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
- Tom wasn't feeling particularly talkative.
Vücudunuzun başka herhangi bir yerinde ağrı hissediyor musunuz?
- Do you feel pain in any other part of your body?
TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
- TV plays an important part in everyday life.
Tom bir denizci rolü oynadı.
- Tom acted the part of a sailor.
Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
- Tom, Mary and John shared the cost of the party.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Bu restoranın hissedarıyım.
- I'm part owner of this restaurant.
Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.
- They are making spare parts in a car factory.
Yedek parçaları birer birer inceledi.
- He examined the spare parts one after another.
Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.
- For myself, I would like to take part in the game.
Tom diğer çocuklarla oyunlara katılmayacak kadar çok utangaçtır.
- Tom was too shy to take part in games with the other boys.
Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.
- For myself, I would like to take part in the game.
Tom diğer çocuklarla oyunlara katılmayacak kadar çok utangaçtır.
- Tom was too shy to take part in games with the other boys.
Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.
- They are making spare parts in a car factory.
Yedek parçaları birer birer inceledi.
- He examined the spare parts one after another.
Hokkaido Japonya'nın kuzey kesiminde yer almaktadır.
- Hokkaido is in the northern part of Japan.
Japonya Asya'nın doğu kesiminde yer almaktadır.
- Japan is in the eastern part of Asia.
Partiye gelen herkes yiyecek ve içeceğe kendi katkılarını getirmeliler.
- Everyone coming to the party must bring their own contribution to the food and drink.
O borca batmıştı ve evini elden çıkarmak zorundaydı.
- He was deep in debt and had to part with his house.
Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in parting with the money.
Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır.
- A gang of thieves works these parts.
The better part of valour is discretion; in the which better part, I have saved my life.
She talked about her kids, for the most part.
We were going to cast him in our new movie but unfortunately he didn't look the part.
The parts of a chainsaw include the chain, engine, and handle.
I run the canoe into a deep dent in the bank that I knowed about; I had to part the willow branches to get in; and when I made fast nobody could a seen the canoe from the outside.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
I want my part of the bounty.
Fred was part owner of the car.
The first violin part in this concerto is very challenging.
We cannot make a plodding and sensible community—a Holland or a Pennsylvania—out of a national personality which, whether by harsh circumstance or native tendency, is now part genius, part fanatic, and part hard-headed materialist.”.
The part of his hair was slightly to the left.
He left three sonnes, his famous progeny, / Borne of faire Inogene of Italy; / Mongst whom he parted his imperiall state .
to do one’s part.
the Faery knight / Besought that Damzell suffer him depart, / And yield him readie passage to that other part.
Please turn to Part I, Chapter 2.
The mixture comprises one part sodium hydroxide and ten parts water.
We all have a part to play.
Argument structure is thus considered to be part and parcel of the information associated with lexical, syntactically atomic verbs.
The pair parted company and Stephen rejoined Mr Bloom who, with his practised eye, was not without perceiving that he had succumbed to the blandiloquence of the other parasite. Alluding to the encounter he said, laughingly, Stephen, that is:.
I really love this new stereo system but I'm not willing to part with the cash to buy it.
We see the world piece by piece, as the sun, the moon, the animal, the tree; but the whole, of which these are shining parts, is the soul. — Ralph Waldo Emerson, The Over Soul, 1841.
They had cake and ice cream, but he did not take part.
He declined to take part in the meeting because he did not feel he had anything to add.
... nuclear weapons. So these are several steps that are part of a broad nonproliferation ...
... And that's the exiting part of why and one of the reasons why ...