All this walking is killing the soles of my feet and my toes. I wonder if I have the right size shoes.
- Bütün bu yürüme ayaklarımın tabanlarını ve ayak parmaklarımı mahvediyor. Doğru ölçüde ayakkabılar alıp almadığımı merak ediyorum.
Tom didn't mean to step on Mary's toes.
- Tom'un niyeti Mary'nin parmaklarına basmak değildi.
I walked on tiptoes so as not to wake the baby.
- Bebek uyanmasın diye parmak ucumda yürüdüm.
Kate tries to walk on tiptoe.
- Kate parmak ucunda yürümeyi deniyor.
The middle finger is the longest.
- En uzun parmak orta parmaktır.
The fingerprints left on the weapon match the suspect's.
- Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.
My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.
- Elim soğuktan o kadar uyuşmuş ki parmaklarımı hareket ettiremiyorum.
One of the students raised his hand to ask a question.
- Öğrencilerden biri soru sormak için parmak kaldırdı.
Tom's fingerprint was evidence that he was there.
- Tom'un parmak izi onun orada olduğuna dair delildi.
Have you ever been fingerprinted?
- Hiç parmak izin alındı mı?
The middle finger is the longest.
- En uzun parmak orta parmaktır.
The hand has five fingers: the thumb, the index finger, the middle finger, the ring finger, and the pinky.
- Elin beş parmağı var: başparmak, işaret parmağı, orta parmak, yüzük parmağı ve serçe parmak.
Can you spin a basketball on your fingertip?
- Sen bir basketbol topunu senin parmak ucunda döndürebilir misin?
Tom tiptoed out of the room.
- Tom parmak uçlarına basarak odadan çıktı.
You don't have to tiptoe around me.
- Benim etrafımda parmak uçlarına basarak yürümek zorunda değilsin.
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.