parlayan

listen to the pronunciation of parlayan
Турецкий язык - Английский Язык
{s} shining

That actress is the shining star in the company. - O aktris şirketteki parlayan yıldızdır.

We saw the first star shining in the sky. - Biz gökyüzünde parlayan ilk yıldızı gördük.

lambent
fiery
sparkling
aglow
ardent
luminescent
luster
shined
bright
ablaze
flashing
the shining
parlayan, parlak
shining bright
parlayan şey
shiner
parla
shone

The stars shone all the time. - Yıldızlar her zaman parladı.

The sun shone brightly. - Güneş parlak bir şekilde parladı.

gece parlayan (bulut)
noctilucent
hemen parlayan
short-tempered
pırıl pırıl parlayan
ablaze
parla
{f} shine

She had her shoes shined. - O, ayakkabılarını parlattı.

Susan shined your father's shoes. - Susan babasının ayakkabılarını parlattı.

parla
{f} glisten
parla
{f} blaze
parla
{f} sparkle

Her eyes sparkled like diamonds. - Onun gözleri elmas gibi parladı.

Mary's eyes sparkled like diamonds. - Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.

parla
{f} shining

The moon is shining brightly tonight. - Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.

That actress is the shining star in the company. - O aktris şirketteki parlayan yıldızdır.

parla
{f} glistening
alev gibi parlayan
flamboyance
birden parlayan yıldız
nova
parla
flame

The logs flamed brightly. - Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.

parla
coruscate
yıldızı parlayan
(Konuşma Dili) in the ascendant
çabuk parlayan kimse
Spitfire
şimşek gibi parlayan
fulgurant
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) ŞARIK
parlayan
Избранное