Please write the answer on this piece of paper.
- Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazınız.
Give me two pieces of chalk.
- Bana iki parça tebeşir ver.
Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
- Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
Death is an integral part of life.
- Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
Tom brushed a bit of dirt off of his hat.
- Tom şapkasındaki bir parça kiri fırçaladı.
Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits!
- Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!
The priceless china shattered into fragments.
- Paha biçilmez porselen parçalara ayrıldı.
Fragments of the mirror were scattered on the floor.
- Ayna parçaları zemin üzerinde dağıldı.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
Read this passage and translate it into Japanese.
- Bu parçayı okuyup Japonca'ya çevir.
He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.
- İçinde ne kadar karmaşık parçalar olduğunu farkettikten sonra dizüstünü söktüğüne anında pişman oldu.
Mother divided the cake into three parts.
- Anne pastayı üç parçaya böldü.
Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.
- Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.
He gave him a lump of silver as big as his head.
- Ona kafası kadar büyük gümüş bir parça verdi.
Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
- Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
I'd like a large portion, please.
- Lütfen, büyük bir parça istiyorum.
Nouns, pronouns, verbs, adjectives, adverbs, articles, prepositions, conjunctions, and interjections are the parts of speech in English.
- İsimler, zamirler, fiiller, sıfatlar, zarflar, makaleler, edatlar, bağlaçlar, ve ünlemler İngilizcede konuşma parçalarıdır.
These fragile items must be insured against all risks.
- Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır.
That's an item from a famous company.
- Bu ünlü bir şirketten bir parça.
She cut the apple in two.
- O, elmayı iki parçaya ayırdı.
Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.
- Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.
I fixed the flashlight using a small tool.
- Ben küçük bir parça kullanarak el fenerini onardım.
A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
- Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
Tom has a patch of gray in his hair.
- Tom'un saçında bir parça gri var.
There wasn't a single shred of evidence.
- Tek bir parça delil yoktu.
He tossed the paper into a shredder.
- Kağıdı parçalayıcıya attı.
I wrote down his phone number on a scrap of paper.
- Bir kağıt parçasına onun telefon numarasını not aldım.
Mary is scraping her heels.
- Mary topuklarını parçalıyor.
The dough broke up when Tom tried to stretch it.
- Tom onu germeye çalıştığında hamur parçalandı.
And the servant came and chopped the Tree into little pieces.
- Uşak geldi ve ağacı küçük parçalara ayırdı.
Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread.
- Çatal ve çubuklardan önce, insanlar genellikle düz bir parça ekmek ile yemek yerdi.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
- Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
Would you slice me a piece of ham, please?
- Bana bir parça jambon dilimler misin?
Tom is making spare parts in a car factory.
- Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
Mother divided the cake into three parts.
- Annem pastayı üç parçaya böldü.
Did you listen to her new song?
- Onun yeni parçasını dinledin mi?
I become a transparent eyeball; I am nothing; I see all; the currents of the Universal Being circulate through me; I am part or particle of God.
- Ben saydam bir göz küresi olurum; ben hiçbir şeyim; Ben her şeyi görürüm; Evrensel varlığın akımları beni dolaşır; Ben Allah'ın parçası ya da parçacığıyım.
Gravity is a force of attraction that exists between any two masses, any two bodies, or any two particles.
- Yer çekimi herhangi iki kütle, herhangi iki organ ya da herhangi iki parçacık arasında olan bir çekim kuvvetidir.
Tom cut the pie into six pieces.
- Tom pastayı altı parçaya böldü.
There were four pieces of furniture in the room.
- Odada dört parça mobilya vardı.
On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
- Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
- Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
Work is a very important part of life in the United States.
- Çalışma ABD'de hayatın çok önemli bir parçasıdır.
The Shetland Islands are part of the United Kingdom.
- Shetland Adaları Birleşik Krallığın bir parçasıdır.
I can rip you apart with my bare hands.
- Seni çıplak ellerimle parçalayabilirim.
Can you break an apple in half with your bare hands?
- Çıplak ellerinle bir elmayı parçalayabilir misin?
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
He has lots of money.
- O aşırı para harcıyor.
How much money do you want?
- Ne kadar para istiyorsun?
They are making spare parts in a car factory.
- Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.
I can not buy spare parts for this car.
- Bu araba için yedek parça alamam.
The information is leaking piecemeal to the press.
- Bilgi, parça parça basına sızdırılıyor.
After she had read the letter, she tore it to pieces.
- O mektubu okuduktan sonra, onu parçalara ayırdı.
Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.
- Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.
Many people use cash machines to withdraw money.
- Pek çok insan para çekmek için nakit para çekme makineleri kullanıyor.
Tom caught Mary stealing money from the cash register.
- Tom Mary'yi yazar kasadan para çalarken yakaladı.
They live beyond their means.
- Onlar kazandıklarından çok para harcıyorlar.
She lives beyond her means.
- O, kazandığından çok para harcıyor.
She's rolling in dough.
- O çok para kazanıyor.
I'm rolling in dough.
- Ben çok para kazanıyorum.
Combine all the parts to make one piece.
- Tek parça yapmak için tüm parçaları birleştirin.
This factory manufactures automobile parts.
- Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
- Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
- Eski İtalyan para birimi liretti ve sembolü ₤ idi. Liret Türk lirasıyla alâkalı değildir.
I can not buy spare parts for this car.
- Bu araba için yedek parça alamam.
He examined the spare parts one by one.
- Yedek parçaları birer birer inceledi.
A nickel is a five-cent coin.
- Bir nikel beş kuruş değerinde bozuk paradır.
The Italian paid for his coffee in Germany with Greek euro coins.
- İtalyan, Almanya'da kahvesi için Yunan euro parası ile ödeme yaptı.
IMF stands for International Monetary Fund.
- IMF Uluslararası Para Fonu (IMF) anlamına gelir.
The governor took the money out of a slush fund.
- Vali, örtülü ödenekteki parayı aldı.
A household is a group that shares the same living space and finances.
- Ev halkı, aynı yaşam alanını ve parayı paylaşan bir gruptur.
Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits!
- Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!
There were bits of broken glass on the floor.
- Yerde kırık cam parçaları vardı.
Unfortunately, the whole thing fell apart.
- Ne yazık ki bütün şey parçalara ayrıldı.
He took apart a watch.
- O, bir saati parçalara ayırdı.
He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.
- İçinde ne kadar karmaşık parçalar olduğunu farkettikten sonra dizüstünü söktüğüne anında pişman oldu.
Mr. Morita started a business by using borrowed money as capital.
- Bay Morita sermaye olarak borç para kullanarak bir işe başladı.
You worship money because you believe in capitalism.
- Kapitalizme inandığın için paraya tapıyorsun.
Jane went to the bank to take out some money.
- Jane biraz para çekmek için bankaya gitti.
Why don't you try to take your money back?
- Paranızı geri almayı neden denemiyorsunuz?
We all chipped in to buy our teacher a birthday present.
- Hepimiz öğretmenimize bir doğum günü hediyesi almak için para verdik.
If I had been rich, I would have given you some money.
- Zengin olsaydım, ben sana biraz para verirdim.
Sometimes rich people look down on other people who do not have much money.
- Bazen zengin insanlar çok parası olmayan diğer insanlara tepeden bakarlar.
These items are rather hard to obtain.
- Bu parçaları elde etmesi oldukça zordur.
These fragile items must be insured against all risks.
- Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır.
The air feels somewhat cold this morning.
- Bu sabah hava bir parça soğuk geliyor.
Onun felci ilerliyor ve yakında yataktan çıkamayacak.
- His paralysis is progressing, and soon he won't be able to get out of bed.
Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.
- This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.
Tom paragrafı yeniden yazdı.
- Tom rewrote the paragraph.
Johnny, lütfen sondan bir önceki paragrafı oku.
- Johnny, please read the penultimate paragraph.
O bir paraşütçü asker miydi?
- Was he a paratrooper?
Tom paraşütçü askeri doktor olmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be a paramedic.