Tom bana beş parasız görünmüyor.
- Tom doesn't look broke to me.
Seninle gitmek istiyorum ama beş parasızım.
- I'd like to go with you, but I'm broke.
O ayın sonunda her zaman züğürttür.
- He's always broke at the end of the month.
Züğürt olmasam onu alırdım.
- If I weren't broke, I'd buy it.
Seninle gitmek istiyorum fakat meteliksizim.
- I want to go with you, but I'm broke.
Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was broke.
Düşen at boynunu kırdı.
- The horse broke its neck when it fell.
Jack kırdığı tabağı sakladı fakat küçük kız kardeşi onu gammazladı.
- Jack hid the dish he had broken, but his little sister told on him.