Onu izlemek sancılıydı.
- That was painful to watch.
Her otuz dakikada doğum sancım var.
- I have labor pains every thirty minutes.
Vücudumun her tarafında ağrılarım ve sızılarım var.
- I have aches and pains all over my body.
Sırtımda kötü bir ağrım var.
- I have a bad pain in my back.
Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- I have occasional pains in the stomach.
Bu acıya dayanamıyorum.
- I cannot bear this pain.
Karnında herhangi bir acı hissediyor musun?
- Do you feel any pain in your stomach?
Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.
- Cézanne knew how to paint nature in a new way.
Izdırap içindesin, değil mi?
- You're in pain, aren't you?
Sol ayak parmağımda ızdıraplı bir acı hissettim.
- I felt excruciating pain in my left big toe.
Kimse acı çekmek istemez.
- Nobody wants to be in pain.
Bu iş bir baş belasıdır.
- This job is a pain in the neck.
Çocuk bir baş belasıdır.
- The kid is a pain in the neck.
Yara atletin büyük acı çekmesine sebep oldu.
- The injury caused the athlete great pain.
Terapi benim herhangi bir acı çekmeme sebep olacak mı?
- Will the therapy cause me any pain?
Emeksiz kazanç olmaz.
- No gains without pains.
Çok eziyetli. Onu durdurun!
- It's so painful. Stop it!
O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.
- He spared no pains to help me.
O gerçekten zahmetli görünüyor.
- That looks really painful.
Your mother is a right pain.
I had to stop running when I started getting pains in my feet.
The wound pained him.
The pain of departure was difficult to bear.
It pains me to say that I must let you go.