O, acı verecek şekilde zayıftı.
- She was painfully thin.
O, acı verecek şekilde zayıftı.
- He was painfully skinny.
Eğer doğum sancıları insanların dediği kadar acı verseydi, herkesin sadece bir çocuğu olurdu.
- If labor pains would hurt so much as people say, everyone would only have one child!
Çıplak gözle zor görülebilecek bir tahta kıymığı, Tom'un parmağında çok sancılı bir enfeksiyona neden oldu.
- A splinter of wood, barely visible to the naked eye, caused a very painful infection in one of Tom's fingers.
Vücudumun her tarafında ağrılarım ve sızılarım var.
- I have aches and pains all over my body.
Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- I have occasional pains in the stomach.
Tom artık ağrıya tahammül edemediği zaman, hastaneye gitti.
- When Tom couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital.
Çoğu denizanası sokmaları ölümcül değil ama çoğu yine de oldukça ağrılıdır.
- Most jellyfish stings aren't deadly, but many are pretty painful nonetheless.
O, beş yıllık ağrılı kanser tedavisi boyunca cesaretini kaybetmedi.
- Throughout the five years of painful cancer treatments, he managed to keep a stiff upper lip.
Bu acıya dayanamıyorum.
- I can't stand this pain.
Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
- His face is distorted by pain.
Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.
- Cézanne knew how to paint nature in a new way.
Sol ayak parmağımda ızdıraplı bir acı hissettim.
- I felt excruciating pain in my left big toe.
Sabahleyin ağrı ızdıraplıydı.
- In the morning, the pain was excruciating.
Kimse acı çekmek istemez.
- Nobody wants to be in pain.
Çocuk bir baş belasıdır.
- The kid is a pain in the neck.
Bu iş bir baş belasıdır.
- This job is a pain in the neck.
Acı çekiyor gibi görünüyorsun.
- You look like you're in pain.
Tom Mary'nin acı çektiğini hissetti.
- Tom sensed that Mary was in pain.
Bunlar çocukluğum hakkında sahip olduğum en acı veren anılar.
- These are the most painful memories I have of my childhood.
Emeksiz kazanç olmaz.
- No gains without pains.
Çok eziyetli. Onu durdurun!
- It's so painful. Stop it!
O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.
- He spared no pains to help me.
O gerçekten zahmetli görünüyor.
- That looks really painful.
O gerçekten yorucu görünüyor.
- That looks really painful.
O gerçekten zahmetli görünüyor.
- That looks really painful.
Çok eziyetli. Onu durdurun!
- It's so painful. Stop it!
O, acı verecek şekilde zayıftı.
- She was painfully thin.
O, acı verecek şekilde zayıftı.
- He was painfully skinny.
Umarım çok üzücü değildi.
- I hope it wasn't too painful.
Gerçek bir yalandan daha can sıkıcı olabilir.
- The truth can be more painful than a lie.
Reddedilmek can sıkıcı.
- It's painful to be rejected.
That was the most painfully sung rendition of Fly Me to the Moon that I've ever heard.
Your mother is a right pain.
I had to stop running when I started getting pains in my feet.
The wound pained him.
The pain of departure was difficult to bear.
It pains me to say that I must let you go.