Artrit, eklemleri etkileyen ağrılı bir durumdur.
- Arthritis is a painful condition that affects the joints.
Arı sokmaları çok ağrılı olabilir.
- Bee stings can be very painful.
Bunlar çocukluğum hakkında sahip olduğum en acı veren anılar.
- These are the most painful memories I have of my childhood.
O gerçekten yorucu görünüyor.
- That looks really painful.
O gerçekten zahmetli görünüyor.
- That looks really painful.
Çok eziyetli. Onu durdurun!
- It's so painful. Stop it!
O, acı verecek şekilde zayıftı.
- She was painfully thin.
O, acı verecek şekilde zayıftı.
- He was painfully skinny.
Umarım çok üzücü değildi.
- I hope it wasn't too painful.
Reddedilmek can sıkıcı.
- It's painful to be rejected.
Gerçek bir yalandan daha can sıkıcı olabilir.
- The truth can be more painful than a lie.
Eğer doğum sancıları insanların dediği kadar acı verseydi, herkesin sadece bir çocuğu olurdu.
- If labor pains would hurt so much as people say, everyone would only have one child!
Bu son derece sancılıydı.
- It was terribly painful.
Vücudumun her tarafında ağrılarım ve sızılarım var.
- I have aches and pains all over my body.
Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- I have occasional pains in the stomach.
Bugün boynum ağrıyor.
- Today I have neck pain.
Bu acıya dayanamıyorum.
- I cannot bear this pain.
Bu acıya dayanamıyorum.
- I can't stand this pain.
Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.
- Cézanne knew how to paint nature in a new way.
Sen ızdırap içinde gibi görünüyorsun.
- You seem to be in pain.
Tom ızdırap verici ağrı içindeydi.
- Tom has been in excruciating pain.
Kimse acı çekmek istemez.
- Nobody wants to be in pain.
Çocuk bir baş belasıdır.
- The kid is a pain in the neck.
Tom bir baş belasıdır.
- Tom is a real pain in the neck.
Terapi benim herhangi bir acı çekmeme sebep olacak mı?
- Will the therapy cause me any pain?
Tom Mary'nin acı çektiğini hissetti.
- Tom sensed that Mary was in pain.
O, acı verecek şekilde zayıftı.
- She was painfully thin.
O, acı verecek şekilde zayıftı.
- He was painfully thin.
Emeksiz kazanç olmaz.
- No gains without pains.
Çok eziyetli. Onu durdurun!
- It's so painful. Stop it!
O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.
- He spared no pains to help me.
O gerçekten zahmetli görünüyor.
- That looks really painful.
For twenty generations, here was the earthly arena where painful living men worked out their life-wrestle.
Your mother is a right pain.
I had to stop running when I started getting pains in my feet.
The wound pained him.
The pain of departure was difficult to bear.
It pains me to say that I must let you go.
That was the most painfully sung rendition of Fly Me to the Moon that I've ever heard.
... That's painful. ...
... The most pernicious and painful problem. ...