Tom and Mary had a good time playing chess.
- Tom ve Mary, satranç oynayarak iyi bir zaman geçirdiler.
We killed time by playing cards.
- Kart oynayarak zaman öldürdük.
Do you know how to play chess?
- Satranç oynamayı biliyor musun?
Do you know how to play mahjong?
- Mahjong oynamayı biliyor musun?
He is fond of playing tennis.
- O, tenis oynamaya düşkün.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
- Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
One thing you should know about me is that I play poker every Friday night.
- Benim hakkımda bilmen gereken bir şey her cuma gecesi poker oynamamdır.
He used to play poker with us.
- O, bizimle poker oynardı.
I'm feeling a little frisky.
- Kendimi biraz oynak hissediyorum.
You think you can toy with me, but I don't play games.
- Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.
Don't toy with her affections.
- Onun duyguları ile oyun oynama.
Don't toy with her affections.
- Onun duyguları ile oyun oynama.
Bill often plays with toys by himself.
- Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.