Birçok Amerikalının bir otomobile sahip olmak için parası yoktu.
- Most Americans did not have the money to own an automobile.
Tom her şeye kendi yoluyla sahip olmak zorunda.
- Tom has to have everything his own way.
Onu kendi gözlerimle gördüm.
- I saw it with my own eyes.
Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
- I perceive myself as my own god.
O özel bir jet sahibi.
- He owns a private jet.
Demiryolu işçilerinin kendi özel terminolojileri var.
- Railway workers have their own particular terminology.
Hiç kimse kendisinin düşmanı değildir.
- Nobody is his own enemy.
O kendisinin en kötü düşmanıdır.
- She is her own worst enemy.
Kendi avukatını edinmek istemediğinden emin misin?
- Are you sure you don't want to get your own lawyer?
Onların kendi çocukları olmadığı için bir kız evlat edinmeye karar verdiler.
- Since they had no children of their own, they decided to adopt a girl.
Onun kendine özgü bir düşünme tarzı yok.
- He doesn't have a mind of his own.
Robotların, kendi kararlarını verebilmelerine olanak tanımak tehlikeli olabilir; çünkü sahiplerine karşı çıkabilirler.
- Allowing robots to take their own decisions can be dangerous, because they can turn against their owner.
Bu araba benim tarafından sahiplenmektedir.
- This car is owned by me.
Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
- This is a picture of her own painting.
Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
- It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
They were all prepared for the picnic, because they had all brought their own food and plates.
If he wins, he will own you.
I own this car.
It must be owned, the good Jocelin, spite of his beautiful childlike character, is but an altogether imperfect 'mirror' of these old-world things!.
I am sorry to own I began to worry then.
... If it's a choice between owning legs and owning a house, you'll take the 40 year mortgage ...