Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.
- Sami's body had no outward sign of visible trauma.
Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.
- No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.
Teknoloji hızla değişir demek bilinen gerçeği dile getirmektir.
- To say that technology changes rapidly is to utter a truism.
O, tamamen aşağılanmış hissetti.
- He felt utterly humiliated.
O, bana tamamen yabancıdır.
- She is an utter stranger to me.
O, tamamen aşağılanmış hissetti.
- He felt utterly humiliated.
O, bana tamamen yabancıdır.
- She is an utter stranger to me.
Teknoloji hızla değişir demek bilinen gerçeği dile getirmektir.
- To say that technology changes rapidly is to utter a truism.
O tam ve mutlak bir zaman kaybıydı.
- It was a complete and utter waste of time.
O mutlak bir zaman kaybı.
- That's an utter waste of time.
Wo be to you scrybes and pharises ypocrites, for ye make clene the utter side off the cuppe, and off the platter: but within they are full of brybery and excesse.
We are outward bound.
... It was forced by the users to go outward. ...