Parlak bir gelecek onun önünde uzanıyor.
- A brilliant future lay before him.
Parlak bir fikir ileri sürdüm.
- I've come up with a brilliant idea.
Tom inanılmaz derecede zeki.
- Tom is incredibly brilliant.
Sen zeki bir fotoğrafçısın.
- You're a brilliant photographer.
Kesinlikle göz kamaştırıcıydı.
- It was absolutely brilliant.
Tom parlak zekâlı genç bir bilim adamıdır.
- Tom is a brilliant young scientist.
Senin parlak zekalı olduğunu düşünmüştüm.
- I thought you were brilliant.
Herkes onu görkemli bir piyanist olarak tanıdı.
- Everyone recognized him as a brilliant pianist.
Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
- The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.