Tom'un söylediği çok çirkindi.
- What Tom said was outrageous.
Sami, Leyla'yı çirkin şeyler söyleyerek kışkırtmaktan hoşlanıyordu.
- Sami liked to provoke Layla by saying outrageous things.
Bu çirkin bir davranış.
- This is outrageous conduct.
Onları satın aldığımız mağaza, aşırı yüksek fiyat koymaya başladı, o yüzden başka bir mağaza bulmak zorunda kaldık.
- The store where we used to buy those started charging outrageous prices, so we had to find another store.
Bu kadar çok para harcamanız acayip.
- It is outrageous that you should spend so much money.
Bu fiyatlar çok fazla.
- These prices are outrageous.