This is a good learning environment.
- Bu iyi bir öğrenme ortamıdır.
To survive in a hostile environment, one must be able to improvize and be tenacious.
- Düşmanca bir ortamda hayatta kalmak için bir insan doğaçlama yapabilmeli ve azimli olabilmeli.
The setting influences the conversation.
- Ortam iletişimi etkiler.
Tom didn't think what Mary was wearing was appropriate for the occasion.
- Tom Mary'nin giydiğinin ortam için uygun olduğunu düşünmüyordu.
Tom only wears a suit on special occasions.
- Tom özel ortamlarda sadece takım elbise giyer.
What Jane said made the atmosphere less tense.
- Jane'in söylediği ortamı daha az gerdi.
Children reflect the family atmosphere.
- Çocuklar aile ortamını yansıtırlar.
They interpret ambient electronic music.
- Onlar ortamı elektronik müzikle yorumluyor.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Has the climate changed?
- Ortam farklılaştı mı?
They moved in the same circles.
- Aynı ortamlarda takılıyorlardı.
Their habitat is threatened by deforestation.
- Onların yetişme ortamı ormansızlaşma tarafından tehdit ediliyor.
Television is obsolete as a medium in any case.
- Televizyon ortam olarak her halükarda modası geçmiş.
We haven't yet found a happy medium.
- Henüz mutlu bir ortam bulmadık.