Milliyetim Fransız ama Vietnam kökenliyim.
- I have French nationality but Vietnamese origins.
Kökeni ne olursa olsun, Sevgililer Günü'nün uzun ve romantik bir öyküsü vardır.
- Whatever the origin is, Valentine's Day has had a long and romantic history.
Balıkçı ürünlerinin menşeini ve tazeliğini garanti eder.
- The fishmonger guarantees the origin and freshness of his products.
Milliyetim Fransız ama Vietnam kökenliyim.
- I have French nationality but Vietnamese origins.
Demokrasi Antik Yunanistan kökenlidir.
- Democracy originated in Ancient Greece.
Balıkçı ürünlerinin menşeini ve tazeliğini garanti eder.
- The fishmonger guarantees the origin and freshness of his products.
Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi.
- Originally, Abraham Lincoln wanted all slaves to be deported to Africa or the Caribbean.
Ben başka bir iş yapmak için başlangıçta işe alındım.
- I was hired originally to do another job.
Bu şiir, orijinal olarak Fransızca yazılmıştır.
- This poem was originally written in French.
Orijinal plan hakkında ne düşünüyorsun?
- What do you think of the original plan?
Kökeni ne olursa olsun, Sevgililer Günü'nün uzun ve romantik bir öyküsü vardır.
- Whatever the origin is, Valentine's Day has had a long and romantic history.
Ateşin kökeni bilinmemektedir.
- The origin of the fire is unknown.
Yangın dikkatsizlikten kaynaklanıyordu.
- The fire originated from carelessness.
Bu söylentiler nereden kaynaklandı?
- Where did such rumors originate?
O, cazın Amerika'daki doğuşunu araştırıyor.
- He is studying the origin of jazz in America.
Bu alıntıların nereden kaynaklandığını bilmeliyim.
- I must know where these quotations originate.
Bu söylentiler nereden kaynaklandı?
- Where did such rumors originate?
Bu arazi on yıllar önce asıl sahibinden kamulaştırılmıştır.
- This land was expropriated from its original owner decades ago.
Felicja'nın annesi, Rumen asıllı bir Polonyalıdır.
- Felicja's mother is a Polish of Romanian origin.
Tom'un tasarımı çok özgündür.
- Tom's design is very original.
Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
- Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
Ben aslen Avustralyalıyım.
- I originally come from Australia.
Ben aslen Avustralyalıyım.
- I'm originally from Australia.
Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.
- The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago.
Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.
- The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other.
Bu arazi on yıllar önce asıl sahibinden kamulaştırılmıştır.
- This land was expropriated from its original owner decades ago.
Normanlar asıl dillerini bıraktılar.
- The Normans abandoned their original language.
Şimdi yaptığım iş yaratıcılık gerektirir.
- The work I'm doing now requires originality.
Ben aslında Çinliyim.
- I'm originally from China.
Sanıyorum aslında düşündüğümden çok daha fazlasına ihtiyacımız var.
- I think we need a lot more than I originally thought.
O, Eskimo ataları olduğunu söyledi.
- He said that he had Eskimo ancestry.
Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi.
- Originally, Abraham Lincoln wanted all slaves to be deported to Africa or the Caribbean.
Ben başka bir iş yapmak için başlangıçta işe alındım.
- I was hired originally to do another job.
Değişiklik olsun diye özgün ol.
- Be original for a change.
Çok müstesna bir şahsiyetsin.
- You are an original masterpiece.
Ben başka bir iş yapmak için başlangıçta işe alındım.
- I was hired originally to do another job.
Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi.
- Originally, Abraham Lincoln wanted all slaves to be deported to Africa or the Caribbean.
O, Eskimo ataları olduğunu söyledi.
- He said that he had Eskimo ancestry.
Cadılar Bayramı aslında bir Kelt festivaliydi.
- Halloween was originally a Celtic festival.
Sanıyorum aslında düşündüğümden çok daha fazlasına ihtiyacımız var.
- I think we need a lot more than I originally thought.
Şimdi yaptığım iş yaratıcılık gerektirir.
- The work I'm doing now requires originality.
Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.
- Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.
Bu şiir, orijinal olarak Fransızca yazılmıştır.
- This poem was originally written in French.
Leyla ilk başta cinayete teşebbüsle suçlanıyordu. Cinayet değil.
- Layla was originally charged with conspiracy to commit murder. Not murder.
Buranın ilk insanları kimlerdi?
- Who were the original people here?
Özgünlük sadece klişelerin yeni bir kombinasyonudur.
- Originality is merely a new combination of clichés.
Sadece orijinal olarak planladığımız şeyi yapacağız.
- We'll just do what we originally planned.
Bu hikaye orijinal olarak Fransızca yazıldı.
- This story was originally written in French.
Country-specific brand images and country of origin effects are key topics in this area.
The country of origin of the work is that in which the work is first published.
The country of origin of a manufactured article is held to be the country in which the article has been finished by a substantial amount of labor amounting to not less than one-fourth the cost of production of such article in condition as imported into Canada.
The paper contains a number of original ideas about color perception.
Parker was one of the original bebop players.
This recording is by the original broadway cast.
This manuscript is the original.
You’re an original.
For the first time since Douglas Fairbanks Sr. originated the role in the 1920 silent The Mark of Zorro, the hero will be played by a Hispanic actor. — James Hebert, Banderas puts his mark on 'Zorro' San Diego Union-Tribune, 12 July 1998 p.E1.
... ELON MUSK: Actually, the origin of SpaceX ...
... the most important ones, the ones that, you know, are the origin of all life and the reason ...