Otobüs durağında,insanlar düzgün bir şekilde sırada beklediler.Filhakika otobüs durur durmaz sıra bozuldu.
- At the bus stop, people waited in orderly lines, but as soon as the bus pulled up, the line broke up.
Onun siparişi pastırma ve yumurtadır.
- Bacon and eggs is his order.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Onun emirlerini yerine getirmeliyiz.
- We must execute his orders.
Burada emirler verme.
- You don't give orders here.
Sipariş vermek istediğinizde bana söyleyin.
- Tell me when you'd like to order.
Sipariş vermek için hazır mısınız?
- Are you ready to order?
Hey, siz arkadaşlar pizza ısmarlamak istiyor musunuz?
- Hey, do you guys want to order a pizza?
Ismarlamak için kim hazır?
- Who's ready to order?
Her şey düzenli görünüyor.
- Everything looks in order.
Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.
- Social order does not come from nature. It is founded on customs.
Tom'a bir şey yapmasını emretmek zorunda değildim.
- I never had to order Tom to do anything.
Bir sandviç sipariş etmek istiyorum.
- I would like to order a sandwich.
Sipariş etmek istediğiniz şeye karar verdiniz mi?
- Have you decided what you want to order?
Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.
- Tickets will be allotted in order of application.
Tom düşüncelerini sıraya koyamadı.
- Tom couldn't put his thoughts in order.
Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.
- Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order.
O, odasını düzenledi.
- She put her room in order.
Tom bir tarikata üyeydi.
- Tom belonged to a religious order.
Başkan emir vermek için toplantıyı aradı.
- The chairman called the meeting to order.
Sana asla hiç emir vermek istemiyorum.
- I never give you any orders.
Benim komutanın emirlerini görmezden gelemiyorum.
- I can't ignore my commanding officer's orders.
İngiliz komutan adamlarına gece dinlenmelerini emretti.
- The British commander ordered his men to rest for the night.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Tom bütün takımlarını sipariş üzerine yaptırdı.
- Tom had all of his suits made to order.
Sami'nin SUV'u mükemmel çalışır durumda.
- Sami's SUV is in perfect working order.
Bugün, öğretmenimiz bize sigara içenlerin asla büyümeyeceğini söyledi. Bunu kanıtlamak için, Petya adında bir yedinci sınıf öğrencisini vurdu.
- Today, our teacher told us that those who smoke will never grow up. In order to prove it, she shot a seventh-grader named Petya.
Çocuklara sınıfta yüksek sesle konuşmamalarını emretti.
- He ordered the boys not to shout in the classroom.
John kitabı Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yayıncıya sipariş etti.
- John ordered the book from the publisher in the United States.
İki hamburger sipariş ettim.
- I ordered two hamburgers.
Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.
- In order to overcome the data gap, I developed a simple methodology.
Uçağın kontrolleri düzensizdi.
- The controls of the plane were out of order.
Onun odası her zaman düzensizdir.
- His room is always out of order.
Tüm isimler alfabetik olarak sıralanmıştır.
- All the names are listed in alphabetical order.
Alfabetik sıralamaya göre öğrenci isimlerinin bir listesini yaptım.
- I made a list of the students' names in alphabetical order.
Dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için birlikte çalışmamız gerek.
- We need to work together in order to make the world a better place.
Japon halkı duygularını ifade etmek için hediyeleri takas eder.
- Japanese people exchange gifts in order to express their feelings.
Türkçe'nin farklı bir sözcük sırası var.
- Turkish has a different word order.
Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.
- Tickets will be allotted in order of application.
Kitaplarınızı düzeltin.
- Put your books in order.
Onları düzeltmek için cümleleri benimsiyor musun?
- Have you been adopting sentences in order to correct them?
Ben İspanya'dayken bu tür müzik dinledim. O çok hızlıydı ve onun hayranları onunla dans etmek için esrar içtiler.
- When I was in Spain, I listened to this kind of music. It was very fast and its fans smoked pot in order to dance to it.
Dün bir Türkçe gramer sipariş ettim.
- I ordered a Turkish grammar yesterday.
Oda kusursuz durumda.
- The room is in immaculate order.
Odasını her zaman iyi durumda tutar.
- She always keeps her room in good order.
Affedersiniz fakat ben bunu ısmarlamadım.
- Excuse me, but I didn't order this.
Ne ısmarlamak istiyorsunuz,beyler?
- What do you wish to order, gentlemen?
Onu Boston'dan posta havalesi ile aldım.
- I got it mail order from Boston.
Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
- In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
Gelişmeleri takip etmek için üç çeşit gazete okurum.
- I read three kind of newspapers in order to keep abreast with the times.
Burada her şey yolunda.
- Everything's in order here.
Hanako babası görmek için Hokkaido'dan tüm yolu geldi.
- Hanako came all the way from Hokkaido in order to see her father.
Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.
- We use computers to solve problems and to put information in order.
Gitmeden önce kitaplarımı düzenlemek için vaktim yok.
- I have no time to put my books in order before I go.
Tebrikler kesinlikle usulüne uygun.
- Congratulations are definitely in order.
Sürekli olarak doğum kontrol hapı alan insanların hamile kalmayacaklarını biliyor muydunuz?
- Did you know that men who regularly take the birth control pill don't get pregnant?
Ben okuldayken, sürekli dövülürdük. Bugünlerde, birçok okulda bir öğretmenin bir öğrenciye vurması yasadışıdır.
- When I was at school, we were caned regularly. Nowadays, it's illegal in many schools for a teacher to hit a student.
Tom annesiyle birlikte düzenli olarak suşi yer.
- Tom regularly eats sushi with his mother.
Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.
- Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases.
Tetikte ol. Tahliye emri herhangi bir zamanda olabilir.
- Be on alert. The evacuation order may occur at any moment.
Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.
- His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.
- The British have a lot of respect for law and order.
Tom işlerini düzene koydu.
- Tom put his affairs in order.
Ne ısmarlamak istiyorsunuz,beyler?
- What do you wish to order, gentlemen?
Tom bara giderdi ve derhal üç bira ısmarlardı.
- Tom used to walk into the bar and order three beers right off.
Devamlı, makaleler yazarım.
- I write articles regularly.
He has always kept an 'orderly kitchen, nothing out of place for longer than it is in use.
An orderly gathering of citizens stood on the corner awaiting the bus.
We live in an orderly universe; rules govern both the movements of the planets and the binding of the molecules.
And in the Tombe which is an arch made of mats, they lay them orderly.
Magnolias belong to the order Magnoliales.