Определение oral¨ в Английский Язык Турецкий язык словарь
- oral
- sözlü
Sözlü sınavında sana başarılar diliyorum! Sınavı yapan kişi Fransız mı?
- I wish you success on your oral exam! Is the examiner French?
O, bir sözlü sınava girdi.
- He took an oral examination.
- oral
- {s} ağız
İyi ağız hijenine sahip olmak önemlidir.
- Having good oral hygiene is important.
- oral
- (isim) sözlü
- oral interview
- (Dilbilim) mülakat
- oral
- (Tıp) ağız yoluyla
- oral
- (Tıp) ağız içi
- oral
- ağızdan alınan (ilaç)
- oral and dental health
- (Tıp) ağız ve diş sağlığı
- oral cancer
- (Tıp) ağız kanseri
- oral cavity
- (Tıp) ağıziçi boşluğu
- oral communication
- sözlü iletişim
- oral culture
- (Dilbilim) sözel kültür
- oral diseases
- (Diş Hekimliği) ağız hastalıkları
- oral evidence
- (Ticaret) şahadet
- oral health
- (Tıp) ağız sağlığı
- oral hearing
- duruşma
- oral hearing
- müdafaa
- oral history
- sözlü tarih
- oral hygiene
- (Diş Hekimliği,Tıp) ağız hijyeni
- oral literature
- (Dilbilim) sözlü edebiyat
- oral manifestations
- (Tıp) ağız belirtileri
- oral medicine
- (Diş Hekimliği) ağız hastalıkları
- oral rinse
- (Diş Hekimliği) gargara
- oral surgeon
- (Diş Hekimliği) çene cerrahı
- oral surgery
- (Tıp) cerrahi
- oral surgery
- (Diş Hekimliği,Tıp) ağız cerrahisi
- oral test
- sözlü
- oral test
- sınav
- oral translation
- sözlü tercüme
- oral
- sözel
- oral
- ağızdan
- oral
- ağızla ilgili
- oral
- oral
- oral cavity
- ağız boşluğu
- oral communication
- sözlü haberleşme
- oral contract
- şifahi akit
- oral dose
- oral doz
- oral exam
- sözlü sınav
- oral examination
- sözlü sınav
- oral examination
- sözlü (sınav)
- oral intercourse
- oral seks
- oral presentation
- sözlü takdim
- oral tradition
- sözlü gelenek
- Oral exposition
- (Edebiyat) Sözel serim,sözel anlatım
- oral exams
- sözlü sınav
- oral fixation
- Sigara, kurdan gibi şeylerin sürekli ağıza götürelerek oluşturduğu alışkanlık
- oral intercourse
- ağız yoluyla cinsel ilişki, oral seks
- oral message
- sözlü mesaj
- oral stage
- çocuğun her şeyi ağzına götürdüğü büyüme evresi
- oral suctioning
- Vakum aracılığı ile ağızdan girilip sıvı alma işlemi
- oral-based
- konuşmaya dayalı
- oral
- ağızdan/sözlü
- oral
- ağıza ait
- oral
- {s} oral yolla
- oral
- ağzın bulunduğu tarafı gösterenı orallyağızdan
- oral
- {s} ruhb. oral
- oral
- oralssözlü imtihanlar
- oral
- sözlü olarak
- oral
- (Tıp) Ağza ait, oralis
- oral
- {s} sözlü, ağızdan söylenen
- oral administration
- (Tıp) ağızdan ilaç alımı
- oral administration
- (Tıp) ağız ilaç uygulanması
- oral aggressive character
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral-saldırgan kişilik
- oral agreement
- (Kanun) şifahi anlaşma
- oral anticoagulant
- (Tıp) oral antikoagülan
- oral anticoagulant therapy
- (Tıp) oral antikoagulan tedavi
- oral antidiabetic
- (Tıp) oral antidiyabetik
- oral approach
- (Dilbilim) sözel yaklaşım
- oral argument
- (Kanun) sözlü yargılama
- oral argument
- (Kanun) şifahi murafaa
- oral behavior
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral davranış
- oral behaviour
- oral davranış
- oral brooder
- (Denizbilim) ağızda kuluçkalayıcılar
- oral brooder
- (Denizbilim) ağızda kuluçkalayıcı
- oral character
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral kişilik
- oral contract
- sözlü anlaşma
- oral contract
- (Ticaret) şifahi sözleşme
- oral contract
- sözleşme
- oral dependence
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral bağımlılık
- oral diagnosis
- (Tıp) ağızdan tanı
- oral diaphragm
- (Diş Hekimliği) Hyoglossus ve mylohyoid kaslardan oluşan, submandibüler bölgeyi sublingual bölgeden ayıran bölüm
- oral drops
- (Tıp) oral damla
- oral drug administration
- (Eczacılık) ağızdan ilaç uygulanması
- oral emulsion
- (Tıp) oral emülsiyon
- oral eroticism
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral erotizm
- oral eroticism phase
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral erotizm evresi
- oral examination
- sözlü
Onun İngilizce sözlü sınavı vardı.
- She had an oral examination in English.
O, bir sözlü sınava girdi.
- He took an oral examination.
- oral exposure
- (Tıp) oral maruziyet
- oral fimbria
- (Denizbilim) oral fimbriya
- oral fimbria
- (Denizbilim) ağız contası
- oral fissure
- (Anatomi) ağız boşluğu
- oral gestation
- (Denizbilim) ağız gebeliği
- oral gestation
- (Denizbilim) oral inkübasyon
- oral grasping
- (Denizbilim) ağızla tutunma
- oral gum
- (Tıp) oral sakız
- oral hygiene
- (Diş Hekimliği) Ağız sağlığı; diş,dişetleri, dil ve mukozasının sağlığı ve temizliği
- oral incorporative phase
- (Pisikoloji, Ruhbilim) ağızdan içine alma evresi
- oral incubation
- (Denizbilim) ağız gebeliği
- oral incubation
- (Denizbilim) oral inkübasyon
- oral iyophylisat
- (Tıp) liyofilizat oral
- oral lyophilisate
- (Tıp) oral liyofilizat
- oral notice
- sözlü bildirim
- oral order
- (Askeri) şifahi emir
- oral order
- (Askeri) Şifai emir
- oral passage
- (Dilbilim) ağız yolu
- oral paste
- (Tıp) oral pat
- oral pathology
- (Tıp) ağız patolojisi
- oral pleading
- (Kanun) şifahen müracaat
- oral powder
- (Tıp) oral toz
- oral primacy
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral öncelik
- oral proceeding
- (Kanun) şifahi muhakeme
- oral proceeding
- (Kanun) sözlü yargılama
- oral proceedings
- (Kanun) sözlü duruşma
- oral proficiency interview
- (Dilbilim) konuşma yeterlik sınavı
- oral promise
- (Ticaret) şifahi vaat
- oral promise
- (Ticaret) sözlü vaat
- oral promise to pay
- (Ticaret) sözlü ödeme vaadi
- oral receptive character
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral alıcı kişilik
- oral sadism
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral sadizm
- oral source
- sözlü kaynak
- oral stage
- (Sosyoloji, Toplumbilim) oral dönem (freud)
- oral surgical procedures
- (Tıp) ağız cerrahi işlemleri
- oral trade test
- (Askeri) SÖZLÜ MESLEK TESTİ: Bir kimsenin bazı işlerde veya meslekteki bilgisini ölçmek için yapılan sözlü sınav
- oral trade test
- (Askeri) sözlü meslek testi
- oral triad
- (Pisikoloji, Ruhbilim) oral üçleme
- oral will
- (Kanun) şifahi usulle vasiyetname
- spoken
- {s} konuşma
Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
- These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
Tom yıllarca Fransızca konuşmadı.
- Tom hasn't spoken French in years.
- perform oral sex
- (Argo) oral çekmek
- spoken
- konuşmak
Benim konuştuğumdan beri Tom'la konuşmaktasın, değil mi?
- You've spoken with Tom since I have, haven't you?
- per oral
- peroral
- spoken
- konuşulan
Dido dili, Dağıstan'da yaklaşık 15.000 kişi tarafından konuşulan bir Kuzeydoğu Kafkasya dilidir.
- Tsez is a Northeast Caucasian language spoken by about 15,000 people in Dagestan.
Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
- It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- spoken
- sözlü
- spoken
- {f} konuş
ABD'de hangi diller konuşuluyor?
- Which language is spoken in the U.S.A.?
Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?
- Which language is spoken in the United States of America?
- an oral
- sözlü
- anal-oral sex
- anal-oral seks
- low oral toxicity
- ağızdan alındığında düşük toksisite gösteren
- spoken
- konuşan
Onlarla konuşmadıkça nadiren konuşan insanlar vardır.
- There are people who seldom speak unless they're spoken to.
Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
- The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
- spoken
- sözlü: spoken message sözlü mesaj
- spoken
- speak konuş
- spoken
- f., bak. speak. s