There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
He often eats breakfast there.
- O, kahvaltısını sık sık orada yer.
Those who dig a grave for others will fall therein.
- Başkaları için mezar kazanlar orada düşerler.
You can see a white tower over there.
- Orada beyaz bir kule görebilirsin.
Can we sit at the table over there?
- Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
My mother is out there.
- Annem orada dışarıdadır.
Something's definitely out there.
- Kesinlikle orada bir şey var.
I looked all around, but I could see nobody there.
- Bütün çevreye baktım ama orada kimseyi göremedim.
When I got to the office, I had tons of work waiting for me. I was running around like a chicken with its head cut off.
- Ofise vardığımda, beni bekleyen bir sürü işim vardı. Kafası kesilmiş bir tavuk gibi oradan oraya koşuşturuyordum.
Both ladies received me very graciously; but I was wholly unprepared for so much beauty as I discovered in Ora Doveton;.