Ordu küçük muhalefetle karşı karşıya geldi.
- The army faced little opposition.
Muhalefet partisi gelir vergisini düşürmek için bir yasa tasarısı sundu.
- The opposition party put forward a bill to reduce income tax.
Onlar zıt yönlere gittiler.
- They went in opposite directions.
Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz.
- Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.
Yanlışlıkla ters yöne giden bir trene bindim.
- By mistake I boarded a train going in the opposite direction.
Benim görüşüm sizinkinin tam tersi.
- My opinion is exactly the opposite of yours.
Aksi yöne gitmen gerekir.
- You should go in the opposite direction.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
- People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
Zengin olmak, yoksul olmanın karşıtıdır.
- Becoming rich is the opposite of becoming poor.
Kimin evi seninkinin karşısında?
- Whose house is opposite to yours?
Parkın karşısında güzel bir nehir var.
- Opposite the park there is a beautiful river.
Benim görüşüm karşı yönde.
- My opinion is the opposite.
Sami karşı yönden geliyordu.
- Sami was coming in the opposite direction.
Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
- They live in the house opposite to ours.
Kimin evi seninkinin karşısında?
- Whose house is opposite to yours?
Onu evi caddenin karşı tarafında.
- His house is on the opposite side of the street.
Karşıda altı katlı bir bina var.
- Opposite there is a six-story building.
He has a lot of success with the opposite sex.
I was on my seat and she stood opposite.
She saw him walking on the opposite side of the road.
Up is the opposite of down.