Tom bir şey söylemeye gönülsüz gibi görünüyor.
- Tom seems reluctant to say anything.
Leyla'nın soyduğu evli erkekler, utanç yüzünden onu bildirmekte gönülsüzdüler.
- The married men that Layla robbed were reluctant to report her because of the embarrassment.
Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.
- The directors were reluctant to undertake so risky a venture.
George o zor işi almaya isteksizdir.
- George is reluctant to take on that difficult job.
They are reluctant to the inclusion of a necessity test, especially of a horizontal nature, and emphasize, instead, the importance of procedural disciplines .