Bu civardaki çocukların yüzmek için çok fırsatları yok.
- Children around here don't have many opportunities to swim.
Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
- Don't let opportunities pass by.
Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.
- In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men.
Daha sonra, diğer birçok ülkeden olanlar büyük ekonomik imkanlarla ilgili raporlar ve dini ve politik özgürlük tarafından cezbedildikleri için Amerika Birleşik Devletlerine akın ettiler.
- Later, those from many other countries flocked to the United States because they were attracted by reports of great economic opportunities and religious and political freedom.
Yeteneğini göstermek için bu az bulunur fırsatı en iyi şekilde kullanmalısın.
- You should make the most of this rare opportunity to demonstrate your talent.
O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
- He took advantage of the opportunity to visit the museum.
Bazı değişiklikler yapma şansımız var.
- We have the opportunity to make some changes.
Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
- One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
... decisions to save money monument was there million opportunities in life ...
... for both that both wanted. There were hunting opportunities, for instance, ...