one time; at one point in time; in the past

listen to the pronunciation of one time; at one point in time; in the past
Английский Язык - Турецкий язык

Определение one time; at one point in time; in the past в Английский Язык Турецкий язык словарь

once
bir kere

Bir kerede iki yerde olamazsın. - You can't be at two places at once.

Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor. - Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.

once
birdenbire

Her şey birdenbire oldu. - Everything happened all at once.

Birdenbire, o konuştu. - All at once, he spoke out.

once
bir defa

Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum. - I remember you appeared on television once.

Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma. - Don't try to do all these things at once.

once
onceki
once
bir zamanların
once
var olan
once
bir sefere mahsus
once
bir zamanlar

Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı. - All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.

O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için. - That dispute has been settled once and for all.

once
-diği zaman
once
herhangi bir zamanda
once
bir zamanlar, eskiden. bağ
once
(isim) bir kere
once
baglaç
once
bir vakitler
once
conj. hemen
once
eskiden

Sana eskiden hiç söz etmedim. - I never mentioned you once.

once
olur olmaz

Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz. - He doesn't behave himself once he's drunk.

Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler. - People rarely come to see you once you are retired.

once
bir kez, bir defa
once
bir -se ..., bir -di mi ...: Once he's started you can't get him to stop. Bir
Английский Язык - Английский Язык
once
one time; at one point in time; in the past
Избранное