Bir keresinde bir panda gördüm.
- I have seen a panda once.
Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Bu birdenbire olmadı.
- It didn't happen all at once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.
- Nobody can do two things at once.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı.
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
- People rarely come to see you once you are retired.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.