Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Gelmememiz söylendiği zaman, gitmek için daha da istekli oluruz.
- When we are told not to come, we become all the more eager to go.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.
- Tom seems eager to participate.
Boston'u ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm eager to visit Boston.