Gelmememiz söylendiği zaman, gitmek için daha da istekli oluruz.
- When we are told not to come, we become all the more eager to go.
O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Ken hevesli bir öğrenci.
- Ken is an eager student.
Gençler yurt dışına gitmekte çok hevesli.
- Young people are eager to go abroad.
Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.
- Tom seems eager to participate.
Boston'u ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm eager to visit Boston.