Tom ve Mary birbirine sürekli yalan söyler.
- Tom and Mary lie to each other all the time.
Tom ve Mary birbirine çok yakın.
- Tom and Mary are very close to each other.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
- Japan and China differ from each other in many ways.
Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.
- These two lines cut across each other at right angles.
John ve Mary birbirini seviyordu.
- John and Mary loved each other.
İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
- The two boys began to blame each other.
Onlar asla birbirlerini tekrar görmeyeceklerdi.
- They were never to see each other again.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
Biz ayrıldık, birbirimizi asla tekrar görmeyeceğiz.
- We parted, never to see each other again.