Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Bir keresinde bir panda gördüm.
- I have seen a panda once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Bu birdenbire olmadı.
- It didn't happen all at once.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.
- Nobody can do two things at once.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I once met him when I was a student.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.
- Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.
Bu onun yapabileceği tek şey. Başka bir şey yapamaz.
- This is the one and only thing he can do. He can't do anything else.
Tom tek olmadığından dolayı sinirli.
- Tom's pissed off because he's not the one and only.