Tepenin üstünde durdu.
- They stood on the top of the hill.
Kahvemi üstünde bol köpüklü severim.
- I like my coffee with lots of foam on the top.
Dağın tepesinde bir kule vardı.
- There was a tower on the top of the mountain.
Dağın tepesinde bir kale vardı.
- There used to be a castle on the top of the mountain.
Biz her zaman altta değil ve üstte olabilir miyiz?
- May we always be on top and not at the bottom.
Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.
- Tom put his wallet on top of the dresser.
Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
- Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
At the end of the season, Manchester United came out on top.
... rate cuts, he said “tax cuts to everybody,†including the top 1 percent, you should believe ...
... top of these platforms. ...